#kimlik

Bu benim ana dilim Almanca. On beş yaşımdayken şehirde Rumenceyi çok geç öğrendim ve öğrenmek istedim. Ben dili çok seviyorum. Rumence çok güzel, şehvetli, şiirsel bir dildir. Ve o andan itibaren – belki de bu kadar geç öğrenmem iyi oldu çünkü – sonra gözüm vardı – Rumence’nin görsel açıdan ne kadar zengin olduğunu, ne kadar harika metaforlar olduğunu, insanların her gün kullandığı yaygın metaforları fark ettim. , batıl inançlarda veya ... ifadelerde, birçok şey çelişkilidir veya bitkilerin isimleri, Almanca'dan tamamen farklı bir şey olarak adlandırılır. O zaman aynı şeye farklı bir bakış… İki makam olduğunu hep görmüşümdür, biri benim dilimde bir şey için makam, diğeri de bu diğer makam. Bu sadece farklı bir kelime değil, farklı bir bakış açısı. Dilin farklı gözleri vardır. Benim durumumda Rumence her zaman benimle yazar, hatta Rumence yazmadığım zamanlarda da, çünkü aklımda var.

Keşke boş duruşum aylaklığım yüzünde olsaydı. Tanrım, o zaman kendime ne büyük bir saygı duyardım. Hiç olmazsa tembelliğim, güvenebileceğim belirli bir özelliğim var diye kendime en büyük saygıyı beslerdim. Birisi benim için 'Kim bu adam?' diye sorunca, 'Tembelin biri!' karşılığını verirlerdi. Şaka değil, bu bir unvandır bir mevkidir, kusursuz bir meslektir.

Ben kimseden, hiçbir şeyi saklamayacak kadar cesur biriyim. Hiçbir şeyi gizlemedim. İkiyüzlü değilim, anlatabiliyor muyum? Lezbiyen oldukları için korkular yaşayan birçok genç kadından mail geliyor, onları yüreklendirmemi istiyorlar. Onlara yanıtım: "Ben kimseye sormadım" oluyor. Ben, her şeye göğüs gerecek kadar güçlüydüm. Kocalar bana asılırken, eğer güzelse ben de karılarıyla sevişiyordum.

Liste
Yükleniyor…