#kimlik

Ülke olmadan ne isminiz, ne simgeniz, ne söz hakkınız, ne de halkların arasında bir kardeş olarak yer almaya hakkınız vardır; insanlığın gayri meşru çocuklarısınızdır. Bayraksız askerler, Yahudiler gibisinizdir. Ne sadakat, ne himaye bulursunuz, kimse size kefil olmaz. Adaletsiz sosyal koşullardan kendiniz için bir ülke fethetmeksizin kurtulmayı bekleyemezsiniz.

Kendimi Kur'an ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in sünnetinin belirlediği bir çerçeveye oturtmaya çalışan sıradan bir Müslüman olarak tanımlayabilirim. Bu konuda ulemanın, fukahanın, müfessirinin, hadis şarihlerinin, tasavvuf ehlinin eserlerini mütalaa etmeye çalıştım. Evvelki yıllarda bana tarikat mevzuunda da sualler tevcih edildi. Tarikat mensubu musunuz veya tarikat karşıtı mısınız diye. Her ne kadar bir tarikat mensubu olmasam da tasavvuf büyüklerinin bana ciddi tesiri olmuştur. (The Atlantic'e verdiği röportajdan)

İlk duygum, ‘isyan’dı. Bize yalan söylendiğini öğrendiğimde, tarihin beni de bu kadar ilgilendiren bir dilimine ilişkin gerçeklerin bizden saklandığı için kuvvetli bir öfke ve yalanlar karşısında isyan. Sokaga çıkıp ‘bize yalan söylüyorlar’ diye bas bas bağırmak istedim.

Hacı anneanne ve babaannem, hacı dedem, bütün sülalem, Bulgaristan göçmeni, inançlı Sünniler. Ama ben bu ülkenin Alevi üyelerini kendime çok yakın görüyorum. Çünkü her geçen gün bana, bir “Alevi duruşu”, “Alevi karakteri” olduğunu gösteriyor. İyi bir eğitim anlayışlarının bulunduğuna, ailelerin kültürel özelliklerini yeni nesillere köklü biçimde aktardıklarına, moderniteyi savunduklarına tanık oluyorum.

Liste
Yükleniyor…