#sinema

İnsanlar filmlerimdeki amaçlarımın neler olduğunu sorar. Bu zor ve tehlikeli bir sorudur ve ben genellikle kaçamak yanıtlar veririm: İnsanın içinde bulunduğu durumlarla ilgili gerçekleri, gördüğüm gibi söylemeye çalışıyorum.

Yıllarca hep zengin, fabrikatör baba rolünü oynadım. İşin en acıklı kısmı ise bütün gün zengin baba rolünü oynayıp çekim bitiminde eve gitmek için soğukta, köşedeki durakta dolmuş beklemem olmuştur.

Benim öyle bir tipim var ki hem komediye hem dramaya uyum sağlayabiliyorum. Yalnız kötü adam rolünü oynayamıyorum. Çünkü tipim kötü adam rolüne müsait değil. Bir defa oynamaya kalktım, ağzıma yüzüme bulaştırdım, bir şeye benzemedi.

Sinemayı çok istiyordum. Sinemaydı benim asıl hayat amacım. Ama tanıdık yok, bildik yok, torpil lazım. Nereden bulacağım, fakir çocuğusun... Zeki Müren’in filmini gördüm: ‘Beklenen Şarkı’. Baktım hem şarkı söylüyor hem sinemada oynuyor. Haa demek ben de yapabilirim bu işi... Sesimin de güzel olduğunu söylediler. Öyle girdim sinemaya. Şarkılarımla, bestelerimle.

Sinema rüyanın dillerini kullandığından beri rüyalar hakkında konuşmak filmler hakkında konuşmak gibi; yıllar saniyeler içinde geçebilir ve kendinizi bir anda başka bir yerde bulabilirsiniz. Bu görüntülerden oluşmuş bir dil. Ve gerçek sinemada, her nesne ve her ışığın aynı rüyada olduğu gibi bir anlamı var.

Liste
Yükleniyor…