Bir şeyi üç defa söylerseniz ve hâlâ aynı hatalar yapılıyorsa bunu affetmemeniz lazım, gayet basit! İlk seferinde ise affetmeniz lazım çünkü insanlık hali bu… Bir hata yaptı diye bir şahsı zor duruma sokmamak gerekir. Yanınızda çalışanlara güven vermeniz lazım. Onlara liderlik vasfınızı hissettirmeniz icap eder. Bir de kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkalarından istememek lazım. Adil olmak önemli… Ayrıca yanınızda çalışanların ailevi durumlarıyla yakından ilgilenmeniz lazım. Mali durumlarını göz önünde tutmanız lazım. Bir de yaşam tarzının getirdiği bir disiplin var. Mesela içki içerken, yemek yerken ölçülü olmak gerekir. Çalışırken bile ölçülü olmak lazım. Ne kadar dinleniyorsanız, o kadar spor yapmanız lazım. Vücudunuzla ilgilenmeniz lazım. Bunların üçünü yani dinlenme, çalışma ve sporu birbirine karıştırırsanız, o zaman içinden çıkılmayan bir durum ortaya çıkabilir.
- Henüz kategori yok.
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Rahmi Koç
Önce önünüze çıkan fırsatları değerlendirmeniz gerekiyor. Bir insanın önüne hayatı boyunca bir-iki fırsat gelir. Onu çok iyi yakalamalı. Bütçeni, nereye kadar açılabileceğini, hesabını kitabını bileceksin. Büyüme iştahı, mantığın dışına çıkmayacak. Onu yapanların hüsrana uğradığını çok gördüm. Çok iyi işler yapıp, bir yere geldikten sonra ‘büyüme hırsıyla’ batanlar oldu. Çok çalışmak. Çalışmadan hiçbir şey olmaz, bunun formülünü bulan olmadı.
Bugün dünyada ve Türkiye’de rekabet çok şiddetli. Bir işe girecekseniz, fevkalade ince ve derinliğine etüt etmeniz lazım. İşe girmeden evvel rekabeti iyi incelemelisiniz. Ondan sonra yatırım yapmalısınız. Hata yapmaktan korkmamak lazım. Hata yapmadan öğrenemez, ilerleyemezsiniz. Başkalarını zayıf görmemek lazım. Karşındaki kişinin de en az senin kadar akıllı olduğunu unutmamalı. Yurtdışına gidenler eğitim ve tecrübe kazanıp ülkelerine geri dönmeliler. Gençlerin büyüklere hürmet etmeleri, adap ve edep bilmeleri lazım.
“Hayatımda en zor iş insan idare etmek” derdi, haklıymış da… İnsanları iyi idare etmek, onlardan yeterli randımanı almak, onları heyecanlandırmak, onları harekete geçirmek çok zordur.
Vehbi Bey nevi şahsına münhasır bir insandı. Bütün yaşamı ve hobisi sadece çalışmaktı. Sporu bile iş gibi yapardı. Onun dışında masraflara ve sarf etmeye karşıydı, insanlarla arasına daima mesafe koyardı. Vehbi Bey vatanını çok severdi.
İki elim kanda da olsa öğlenleri bir saat uyurum. Böylelikle günü ikiye böleriz ve tekrar kalktığınızda sanki güne yeni başlamış gibi taze hissedersiniz kendinizi, insanın vücudu da makine gibidir, hor kullanılırsa ilerde cezası çekilir. Onun için her şeyi dikkatli ve ölçülü yapmak ve vücuda bakmak önemlidir. Unutmayalım ki, en büyük kapitalimiz, sağlığımızdır.
Diyorlar ki, devlette 5.5 milyon kişi çalışıyor. Buna askerler dahil değil. Dolayısıyla 2 milyon kişiyle bu devlet rahatlıkla döner. 600 milletvekili var, 200’üyle rahatlıkla hallolur.
Başımıza ne geliyorsa nüfus artışından geliyor. Okul yetmiyor, gıda yetmiyor, eğitim yetmiyor. Hastane yetmiyor, hiçbir şey yetmiyor bugünkü durumda.
Nüfus 80 milyon kişiye doğru gidiyor. Bu bize büyük bir ayak bağı oluyor. 50-60 milyonda kalsaydık çok daha zengin olurdu bu ülke.
Hayatta nezaket, dostluk, terbiyeli olmak, nefret etmemek, dedikodu yapmamak... Bunlar benim üzerinde en titizlikle durduğum konulardır.
Herhalde bugünkünün iki misli bir çalışma, yani gün 24 saat yerine 48 saat olsaydı çok daha işim rahat olurdu diye düşünüyorum.
Rahmetli çok disiplinli bir insandı. Her şeyi ölçülü yapardı. Yalnız bizlere değil, yanımızda çalışan insanlara da örnek olurdu. Şahısların demokratik haklarını saygıyla karşılardı. Her zaman herkesin fikrini almıştır. Babamla ilişkimiz çok mesafeliydi. Büyüklere hürmet ve saygı ön plana çıkardı.
Bir insanın en değerli varlığı ve sermayesi, sağlığıdır. Sağlık, demokrasi gibidir, elden gitmeyince kıymeti pek anlaşılmaz. Genellikle hor kullanılan sağlık, yaşlandıkça mutlaka kendini gösterir ve cezası çekilir. Kilo almak sağlığın en büyük düşmanıdır. Dolayısıyla, az yenecek, hareket ve spor yapılacak, aşırı ve taşkın hayat yaşanmayacak, disiplinli bir ömür geçirilecek, bunları genç yaştan itibaren alışkanlık haline getirirseniz, ömrünüz uzar. 40 yaşına kadar beklerseniz çok geç kalmış olabilirsiniz.
Bazı insanlar işkoliktir ama ben değilim. Babamız da işkolik sayılırdı. İşkolikler devamlı çalışırlar ama işkolikliğin bir süre sonra o kişiye zarar verdiğine inanıyorum. Mutlaka kendinize dinlenme fırsatı vermelisiniz. Mesela bir müdürümüz gelip bana “ben hiç tatil yapmadan çalışırım” dediği zaman, ona fena not veririm. Bazı kişiler perhiz yaparlar sadece bazı şeyleri yerler, ben ona karşıyım, vücudun her şeye ihtiyacı vardır. Sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme, sekiz saat hobilere ayrılmalıdır.
En önemli tavsiyeleri babamdan aldım. “Birlik dirlik içinde olun. Politikaya katiyen girmeyin. Mali durumunuzu öyle ayarlayın ki, alacağınızı tahsil edemeseniz bile, borcunuzu mutlaka ödeyin. Düzgün vergi verin. Hayır işleri yapın.”
Çalışma hayatında üç tip insan vardır. Birincisi işini doğru dürüst yapan ama satışı olmayan kişiler. İkincisi işini iyi yapıp, devamlı tantana yapanlar. Üçüncü ve en tehlikeli olanı ise ağzı laf yapan, yapmadığı işi yapmış gibi gösterenler. Çalışanlarımızın Koç ismine halel getirmelerini, çalıştıkları şirkete kâr yerine zarar vermelerini, onu suiistimal etmelerini ne kabul ne de affederim.
Lider; ağzı laf yapan, karizması olan, doğru veya yanlış, iyi ya da kötü olsun, inandığı bir gaye uğruna insanları arkasından sürükleyen kişidir. Ben bunları ikiye ayırıyorum. Bir politik liderler, bir de bizim gibi iş dünyasında olan liderler. Politik liderler güzel konuşurlar, güzel vücut dilleri vardır, şık giyinirler ve onların bir numaralı unsuru da partilerinin veya kendilerini destekleyen grubun popülaritesini almasıdır. İş hayatındaki liderlerde de bulundukları mesleği daha ileri götürmeyi, daha fazla kâr etmeyi, daha fazla büyütmeyi hedeflerler. Liderlerin pek azı yanında kuvvetli insan ister. O niyetle kuvvetli insanlar liderlerden çekinirler.
Benim zaman anlayışımda, bir yere gidiyorken benzin alınması, lastik şişirilmesi, gıda alınmasına katiyen tahammülüm yoktur. Hele lokantada yemek beklemekten hiç hoşlanmam. Ben her gece başımı yastığa koyduğumda, bugün neler yaptım diye bilanço çıkarırım. Sabırsızım. Çünkü zamanın benim için büyük kıymeti var. Lüzumsuz, manasız, sebepsiz vakit geçirmeye hiç tahammülüm yoktur.
Henry Ford, Peter von Siemens ve David Rockefeller idollerimdir. Bu olağanüstü kişiler, insanların hayatını kolaylaştırmışlar ve barış için çalışmışlardır.
Yer ve mekâna göre dinlediğim müzik değişir. Yemeklerde mutlaka Bach dinlemeyi severim. Onun dışında Latin müziğine bayılırım, iyi jazz’ın da tadına doyum olmaz.
Ağızdan çıkan söz, yaydan çıkan ok, geçmiş zaman ve kaybedilen fırsat hiç bir zaman geri gelmez.
Ben işe namütenahi vakit ayırırım. İş hep devam eder. Emekli olduğum halde haftanın 5 günü sabah 9.30’da gelir, saat 19.00’a kadar ofiste çalışırım. Ne zaman iş icap ederse orada olursunuz. Başarının şartlarını sorduğunuzda ‘çalışma’ dedik ya… Ama tabii günlük işlerle ilgilenmem. Mesela; bütçe tutuyor mu, tutmuyor mu diye ilgilenirim. Bütçeleri görüp mutabık kaldıktan sonra uzaktan kontrol edip, yol göstermek lazım. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Zaten delege etmezseniz, kendiniz katiyen işin içinden çıkamazsınız. Mutlaka delege edecek, salahiyet verecek, güveneceksiniz. Bir de tabii tatmin edici maaş vereceksiniz. Yanınızda çalışanların gelirini, maaşını ve primini ödeyeceksiniz. Benim babam yanında çalışanlara hisse senedi verirdi. Şimdi büyüdük, herkese hisse senedi veremeyiz. Ama iyi ücret vermeye çalışıyoruz. Özetle şirketinizde çalışanın yarın öğle yemeğini yiyip yemeyeceğini düşünmemesi, kendini işine vermesi lazım.