Birincisi, rahmet olsun biraderim Sultan Reşad'ı müteakib makam-ı saltanatı kabul etmekle hata ettim. İkincisi; Mütareke kabinelerine, başta Ferid Paşa olduğu halde Tevfik Paşalar, İzzet Paşalar, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi milletin, devletin kalbur üstünde görülen ricaline rabt-ı tali' ederek aldandım. Doğrusu bunların memlekete hizmet edemeyeceklerine ve bana ihanette bulunacaklarına ihtimal vermedim.

Benzer Sözler

Birincisi, rahmet olsun biraderim Sultan Reşad'ı müteakib makam-ı saltanatı kabul etmekle hata ettim. İkincisi; Mütareke kabinelerine, başta Ferid Paşa olduğu halde Tevfik Paşalar, İzzet Paşalar, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi milletin, devletin kalbur üstünde görülen ricaline rabt-ı tali' ederek aldandım. Doğrusu bunların memlekete hizmet edemeyeceklerine ve bana ihanette bulunacaklarına ihtimal vermedim.

Sahte tüfeği kafama dayamış, korkmamı bekliyorsun... Düşüncemin geldiği yere git; kendine yer kap!... Burası benim ilim yerim, kendimle ilgili sorunum varsa, bırak doktorum olan ben uğraşayım. Şeytan yoluna girişleri annem keserdi, giremezdim. Babam için cennet gerekli, ben hep bunu bildim. İçimdeki ateşle oynamaktan yanıyor içim ve bir gün memleketten 750 km ileri gittim. Yarın için bir defans taktiği bulmalıyım. Çok kişiyi öldürdüm, cesetlerinde parmak izim yoktu. Soğukluk içimi ürpertti, damar kanım dondu. Bu yeniden başlamasından korktuğum kaçıncı sondu? Canım yandığında birkaç hafta bağırdım... Fırçayı elime aldığımda, ilkin anılarımı boyarım. Gelecek adına hiçbir hayâli resme dökemez parmaklarım. İçimde iyiliklerimin dedikodusunu yapan şeytanlarım... Zaman akıp gittikçe, gözlerim daha çok doluyor. Vakit gider, gelmez; işte bu canımı çok sıkıyor. Hata ve yanlışlarım çırılçıplak, o kadar utanç verici ki!.. Benim böyle olmamam gerekirdi.

Gerçi ahval-i malume sebebiyle dinime, vatanıma, milletime arzu ettiğim kadar hizmet etmeye vakit ve imkan bulamadım ise de, asla ihanet etmedim. Vakıa sizin mütalaat-ı saiyyenizi kabul edip Anadolu'ya gidemedim... Şimdi burada zelilane ve sefilane kalmaktan ise, Anadolu'da at sırtında olmalıydık. Zaten ecdadımızın taşıdıkları sarıklar, kendi kefenleriydi. Fakat ne yapalım. Bu fikri, Anadolu'ya gidip ordunun başına geçmem lüzumunu dünürüm bulunan Sadrazam Tevfik Paşa'ya açtığım zaman, büyük bir muhalefete uğramıştım. 'Böyle bir avantüre giremezsiniz' dedi. Hatta her kalbe göre şekil alan Sadr-ı Esbak İzzet Paşa ve Ali Rıza Paşa biçarelerini üzerime sevk etti... Hayli mücadele ettim. Nihayet mağlub oldum... Çünkü bana dediler ki; "Mustafa Kemal Paşa ile muhabere ve mukabele ettik. Ba'de'z-zafer zat-ı hümayunlarına her halde bey'at edecektir. Onun istemediği yalnız Damat Ferid Paşa'dır. Galip gelirse galebe nam-ı hümayunlarına, huda ne-kerde mağlup olursa kendi hesabınadır. Vaktiyle Enver, Tal'at mağlub oldular. Hatalarını tashih için zat-ı hümayunları düvel-i galibe ile şimdi mücahede ediyorsunuz. Allah göstermesin, Anadolu'da zat-ı şahaneleri mağlub olurlarsa vaziyeti kim kurtarır?"

Sahte tüfeği kafama dayamış, korkmamı bekliyorsun... Düşüncemin geldiği yere git; kendine yer kap!... Burası benim ilim yerim, kendimle ilgili sorunum varsa, bırak doktorum olan ben uğraşayım. Şeytan yoluna girişleri annem keserdi, giremezdim. Babam için cennet gerekli, ben hep bunu bildim. İçimdeki ateşle oynamaktan yanıyor içim ve bir gün memleketten 750 km ileri gittim. Yarın için bir defans taktiği bulmalıyım. Çok kişiyi öldürdüm, cesetlerinde parmak izim yoktu. Soğukluk içimi ürpertti, damar kanım dondu. Bu yeniden başlamasından korktuğum kaçıncı sondu? Canım yandığında birkaç hafta bağırdım... Fırçayı elime aldığımda, ilkin anılarımı boyarım. Gelecek adına hiçbir hayâli resme dökemez parmaklarım. İçimde iyiliklerimin dedikodusunu yapan şeytanlarım... Zaman akıp gittikçe, gözlerim daha çok doluyor. Vakit gider, gelmez; işte bu canımı çok sıkıyor. Hata ve yanlışlarım çırılçıplak, o kadar utanç verici ki!.. Benim böyle olmamam gerekirdi.

Gerçi ahval-i malume sebebiyle dinime, vatanıma, milletime arzu ettiğim kadar hizmet etmeye vakit ve imkan bulamadım ise de, asla ihanet etmedim. Vakıa sizin mütalaat-ı saiyyenizi kabul edip Anadolu'ya gidemedim... Şimdi burada zelilane ve sefilane kalmaktan ise, Anadolu'da at sırtında olmalıydık. Zaten ecdadımızın taşıdıkları sarıklar, kendi kefenleriydi. Fakat ne yapalım. Bu fikri, Anadolu'ya gidip ordunun başına geçmem lüzumunu dünürüm bulunan Sadrazam Tevfik Paşa'ya açtığım zaman, büyük bir muhalefete uğramıştım. 'Böyle bir avantüre giremezsiniz' dedi. Hatta her kalbe göre şekil alan Sadr-ı Esbak İzzet Paşa ve Ali Rıza Paşa biçarelerini üzerime sevk etti... Hayli mücadele ettim. Nihayet mağlub oldum... Çünkü bana dediler ki; "Mustafa Kemal Paşa ile muhabere ve mukabele ettik. Ba'de'z-zafer zat-ı hümayunlarına her halde bey'at edecektir. Onun istemediği yalnız Damat Ferid Paşa'dır. Galip gelirse galebe nam-ı hümayunlarına, huda ne-kerde mağlup olursa kendi hesabınadır. Vaktiyle Enver, Tal'at mağlub oldular. Hatalarını tashih için zat-ı hümayunları düvel-i galibe ile şimdi mücahede ediyorsunuz. Allah göstermesin, Anadolu'da zat-ı şahaneleri mağlub olurlarsa vaziyeti kim kurtarır?"

Liste
Yükleniyor…