Tanrı var ama ben inanmıyorum ya da Tanrı yok ama ben inanıyorum önermeleri paradoksal bir şekilde eğer Tanrı varsa inanmak anlamsızdır, eğer Tanrı yoksa inanma bir zorunluluğa dönüşmektedir anlamına gelirler. Eğer bir şey yoksa ona inanmak lazımdır. Öyleyse Tanrı'ya inanmak o'nun varlığından, belirginliğinden ve şu anda buradalığından kuşkulanmak demektir.
- Henüz kategori yok.
-
Lamine Yamal, Tartışmalı Sakatlık Süreci Sonrası Türki…11.11.2025
-
11 Kasım 2025 Salı Show TV Yayın Akışı: Bahar Dizisi v…11.11.2025
-
Zohran Mamdani Hızlı Atamalarla New York Yönetimini Şe…11.11.2025
-
Ünlü Oyuncu Serhan Onat, Survivor 2026 Kadrosunun Beşi…11.11.2025
-
Kastamonu'daki Gizemli Kayıp Olayında Acı Gelişme: 5 Y…11.11.2025
-
İzmir'de Şiddetli Sağanak: Foça İlçesinde Cadde ve Sok…11.11.2025
-
Kapalıçarşı Odaklı Kara Para Aklama Operasyonunda Dörd…11.11.2025
-
Kastamonu'daki Kayıp Anne ve Oğul Dramında Acı Gelişme…11.11.2025
-
CHP Kurultay İptal Davası Reddedildi: Mahkeme Gerekçes…11.11.2025
-
Aydın Ünal'ın Kaldırılan Atatürk Yazısı ve Toplumdaki …11.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#felsefe
Felsefenin sırrı , belki de kendini tanımak veya nereye gittiğini bilmek değil, ötekilerin düşlediğini düşlemektir. Kendi başına inanmak değil, inananlara inanmaktır.
Her canavarın arkasında bir insan olduğu fikrinden hep çok etkilendim. Her birimizin içinde bir kötülük var.
Devlet insan tabiatının bütün özellikleri ile yansımasından başka bir şey değil midir?
Hayvanlar hakkında genel bir biçimde konuşmaktan kaçınırım. Bence “hayvanlar” diye bir şeyden bahsedilemez. “Hayvanlar” dediğiniz anda, bir şeyleri anlamamaya ve de hayvanı bir kafese kapatmaya başlamışsınız demektir.. Değişik hayvan türleri arasında dikkate değer miktarda farklar söz konusudur. Hepsini bir araya, tek bir kategori altında toplamanın bir açıklaması yoktur: maymunlar, arılar, yılanlar, köpekler, atlar, eklembacaklılar ve mikroplar.. Tüm bunlar birbirinden radikal bir biçimde farklı canlı organizmalardır ve tüm bunlara hayvan diyerek hepsini bir kategori altına koymak, maymunu ve karıncayı, gayet şiddet barındıran bir jesttir. İnsan olmayan tüm canlıları tek bir kategori altında toplamak, öncelikle, aptalca bir tutumdur, teorik açıdan saçmalıktır ve tam da insanların hayvanlara uyguladığı gerçek şiddete iştirak etmek demektir. Mezbahanelere, endüstriyel muamelelere maruz kalmalarına, tüketilmelerine yol açan şey budur. Hayvanlara yönelik tüm bu şiddet, genel olarak “hayvanlar”dan bahsedilmesine olanak sağlayan bu kavramsal basitleştirme ile vuku bulur. Bu sebeple, dilime dikkat ederek, “hayvanlar” hakkında konuşmam. “Bu spesifik hayvan türü” ya da “şu ya da bu hayvan” diye bahsederim.
İnsanların birer kişisel tercihleri olduğunu ve bu tercihleri yapmakta özgür olduklarını doğru kabul ediyorsanız; özgür tercih demek hiçbir etki altında kalmadan demektir ve ben bunu hiç anlayamıyorum. Hepimiz tüm tercihlerimizde içinde yaşadığımız kültürün, ana-babamızın ve baskın değerlerin etkisinde kalıyoruz. Öyleyse bizler etkileniyoruz; yani özgür tercih yoktur.
Bir insan kendini arıyorsa, kaybettiği yere bakmalıdır. Acaba hiç tanımış mıdır kendisini?
Eğer kişisel bir tanrıya inanmıyorsanız, hayatın amacı ne sorusu sorulamaz ve yanıtlanamaz olacaktır.
Evrende her nesne değişir, dağılır, yeniden birleşip bütünlenebilir. Olduğu gibi kalan, ölümsüz olan yalnız evren denen bütündür.
Eğer peygamberlerin iddiaları insanın yargısını destekliyorsa, peygamberler gereksizdir-fazlalıktır.
İnsan zaafının bu en acıklı, en feci yanı, şüphesiz ilerisini görmek yeteneğinden yoksun oluşu bir kabiliyetsizliktir...