Çocuk yaşımızda büyük olduk, Bilmeyiz bu yüzden pembe gülüşleri, Böleriz mutlulukları ortasından Gülemeyiz.
- Henüz kategori yok.
-
Faker Efsanesi Devam Ediyor: LoL Worlds 2025 Finalinde…09.11.2025
-
Disney Plus Kasım 2025: Yeni Filmler, Belgeseller ve Ö…09.11.2025
-
Riyad Sezonu, The Groves ve Mücevher Salonu ile Lüks E…09.11.2025
-
İbrahim Tatlıses'ten Oğluna Sert Çıkış: 'Akli Melekem …09.11.2025
-
TOKİ Sosyal Konut Başvuruları Başladı: 5.000 TL Ücret …09.11.2025
-
Eskişehir'in Dönüşüm Mimarı Yılmaz Büyükerşen'den Duyg…09.11.2025
-
Urla'da Kapsamlı Plan Değişiklikleri: İtirazlar Redded…09.11.2025
-
Beşiktaş'ta Kaleci Hattında Hem Transfer Gündemi Hem D…09.11.2025
-
Twitch, Emiru Saldırısı Sonrası Güvenlik Kusurunu Kabu…09.11.2025
-
Yüzyılın Konut Projesi: Başvuru Koşulları ve Kapsamlı …09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#çocukluk
Kurtardık yakamızı yalanlardan, Ve daldık kendi çocuk saflığımıza. Koltuğa alınmış bir kelleydi yaşamak.
Biz ki o çocukça güzelliğimizde, Hep kavgalarda öğrendik sevmeyi, Bir daha yüreklenip de sevemedik.
O en coşkulu En çocukluk çağlarımızda, Merhaba dedik yaşama, Merhaba ey gizlice kanayan yara.
Çocukken her akşam yatmadan önce Tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.
Bütün sanatçılar çocuktur, çocuk kalmalıdır. Büyüyemedim... Çocuklarla çalışıyorum, filmlerimde onlara eğiliyorum. Ne desinlerse desinler, ben Ahmet'im.
Benim çocukluğumdaki mutluluk normal bir insan için mümkün değildir, eğer insan hala mutlu olarak yaşıyorsa o insan normal bir insan değildir.
Çocukken, kendime ait küçücük bir denizaltım olmasını isterdim, binip derinlere, kalabalıklardan uzaklara gidebileceğim, beni insanlardan ve hayattan saklayacak, zırhıyla beni kucaklayıp koruyacak bir denizaltı. Sonra yazıyı keşfettim, yazılardan bir denizaltı yapılabileceğini.
Bazen insanlar kendilerinin de bir zamanlar çocuk olduklarını kolaylıkla unutu veriyorlar.
İnsan çocukken duygularını frenleyemez. Bunu ancak olgunlaştıktan sonra öğrenebilir.
Kavisin dağ eteklerindeki her bitki ve hayvan canlısı benim için bir tutku nesnesiydi. Onlarda, sanki kutsal bir mana varmış gibi bakardım. Onlar benim için ben onlar için yaratılmış birer arkadaştık. Peşlerinden çok koştum aşkla. Benim aşkım biraz böyleydi. Halen bu konuda en affetmediğim hareketim avladığım kuşların başını hiçbir acıma hissi duymadan koparmamdı. Özne-nesne anlayışı altındaki derin tehlikeyi bu olaylar kadar hiçbir anlatım bana göstermedi. Ekolojik tercihim çocukluğumun bu tutku ve suçunun itirafıyla yakından bağlantılıdır. Avcılık kültüründen kalma bu büyük ruh tehlikesinin birer avcılıktan ibaret olan ‘güçlü sömüren, buyurgan adamın’ sanatı olan iktidar ve savaşlarının maskesini düşürmekle ancak giderebilecektim. Bitki ve hayvanların dilini anlamadıkça ne kendimizi anlayabilecek ne de ekolojik toplumcu olabilecektik. Beni bırakmayan bitki ve hayvanlarımın anılarına böyle anlam verecektim.
Küçük bir çocukken bile hayvanları yediğim için kendimi çok suçlu hissederdim ama bu konuda yapabileceğim bir şeyler olduğunu bilmezdim. Yaşım ilerledikçe verebileceğim kararlar ve yapabileceğim seçimler olduğunu anlamaya başladım.
Ben vejetaryenim. Bunun çocukluk tecrübeleriyle de ilişkisi var. Ben bir mezbahanın bitişiğinde büyüdüm. Sık sık da içine girip çıktım. Bu korkutucu bir şey ve yaşamı da etkiliyor. Türk olan ebeveynlerim için bu zor bir karardı. ’Et yemeyen erkek, olmaz böyle bir şey’ düşüncesi hakimdi. Vejetaryen olmak kolay olmadı. Ama annem ve babam da et yemiyor artık.
Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır.