Bir şeyin verdiği zevk, aynı zamanda bağımlı olunmasına yol açar. İnsan kendini o şeyin içinde yitirir. Kendini değişken zevk ve acı izlenimleri içinde yitiren birisi, tinsel kavrayış yoluna girmez.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Rudolf Steiner
Tecrübelere dayanan bütün bilgiler şartlı geçerliliğe sahiptirler ancak. Bu ilkelerin gözden geçirilmeye ihtiyaçları vardır. Bunlar su götürmez değildir.
Dünyanın çekirdeği yaşamaktadır. Evrene hükmeden ve bir takım kurallar doğrultusunda var olan ahenk, insani idrakle görünüm kazanır ancak.
İdrak etmek, var olan bir şeyi tanımaktır her zaman. Bu kuşkuculuğun da, Kantçı eleştiri tutumunun da, reddedemeyecekleri bir hakikattir.
Gerçek anlamda tatminkar olan bir dünya ve hayat görüşünün yerleşmesi, Kant’ın fikirlerini reddettiğimiz takdirde mümkündür.
Mutlak kesinlikteki bir bilgiye ulaşabilmemiz için tecrübelere değil de, düşünmeye dayanan sentetik yargılara inanmalıyız.
Her türlü insani düşünselliğin en önemli konusu, İnsanı kendi ayakları üzerinde duran, özgür kişilik olarak kabul etmektir.
Düşünme söz konusu olduğunda, bütün deliller suskun kalırlar. Zira delilin bizzat kendisi, düşünme fiiline dayanır zaten.
Düşünme fiilinin doğru olup olmadığını, hiçbir zaman öğrenemeyiz. Ne ampirik olarak, ne de mantıksal olarak.
Bilim, bilincimizin öznel tasarımı doğrultusunda, tecrübe olarak sahneye çıkan dünya görüşünü tamamlar.
Gerçekliği, sakat gözler ve kulaklarla algılayan insan, görüngülerin ardındaki kaynağa gereksinme duyar.
Bilim tarihinden öğrendiğimize göre, sayısız hata nedeniyle, koskoca devirler dahi hastalanabilmişlerdir.
Farklılıkları silmek, onları muhafaza etmekten daha kolaydır ve dolayısıyla da daha az çaba gerektirir.
Dünyanın açıklanması ve keşfedilmesi için gerekli olan her şey, düşünme gücümüzün menzilindedir.
İnsan ancak, eylemlerinin düşünsel nedenlerini, şuurluluk içinde oluşturabildiği ölçüde özgürdür.
İnsanın, kendi davranışlarının yasalarını idrak etmesi, özgürlüğünün bilincinde olması demektir.
Kendine özgü bir tarz oluşturan kişi, diğerleri tarafında anlaşılmaz ve kendine yoldaş bulamaz.
Kısacası bilimsel araştırmalarda başarılı olabilmek için, sorunları doğru olarak görmek gerekir.
Öznenin algıladıkları, kendi psişik durumlarındaki değişimin ta kendisidir. Başka bir şey değil.
Dış dünyayı algılayamayız. Bu dış dünyanın, içimizdeki öznel uyarılarını algılarız sadece.
Düşünce ve eleştirinin olmayışı, doğrunun öznel güvenliğini ortadan kaldırır yalnızca.