İnsan her şeye alışır diyorlar ya, öyle değil aslında. Başka çaren olmadığı için katlanıyorsun ama alışamıyorsun.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Siz bilmiyor olabilirsiniz ama çaresizliğin öte ucunda, insanın neredeyse mutlu olduğu bembeyaz bir açıklık vardır.
Eğer koyu bir karanlığın içindeyseniz; tüm yapabileceğiniz; gözleriniz karanlığa alışana dek öylece oturmaktır.
Düşün gücü olan, teorik dayanağı olan aydın, yalnızlığa en çok dayanabilen insandır. Eğer daha önceki zorunlu tanımlamaları tamamlamak gerekirse, aydın yalnızlığa dayanabilen hayvandır. Ve teorik güç ile yalnızlığa dayanma gücü doğru orantılıdır. Çok büyük bir doğallıkla; çünkü teori dünyadır.
Dayanacağın bir duvarın yoksa ör hadi. Kuvvete dayanamayan adalet âciz, adalete dayanamayan kuvvet zâlimdir.
İncecik ip üzerine koca ayaklar bindi, nefsim içine sindi. Kirpiklerim titremekte korkularımdan; düşersem yanarım. O kadar içime sindim ki, vinç getirsen kalkmaz başım, gömün burada canlı nâşım. İç çekmekten, düşünmekten ağardı saçım; düşersem yanarım.
Elimi verdim, kolumu kaptın, gözümü çektim, aklımı aldın. Yaşam mı, ben mi bedbahtım? Sallanırsa da yıkılmaz tahtım.
Yunus içine döndü umut, dışına baktı kaos var... Demir atmak istediğim ıslak limanlarda lodos var. Fokurdayan suda kaynayan kıskaçlar; kaynar kazanda ıslık çalıp duran ıstakozlar. Öyle güçlü sesim var ama, kâlpsiz kulağı kulaksız. Canımı ölümlerden çekip almaya bu güç yetersiz... Dinsin ateş arsız,yanık içim alevsiz. Gördüklerim doğruysa, bu çekip gidiş vedâsız... Benimle yaşlandılar ama benden önce ölü anılarım. Şu sudan kabarcıklar, ölüm tanıklarım. Yok ki topum tankım. Ardımdan kaynar, su döker kepçeler; yanar her yer, her yerim. Hepsi gâyet farkındalar, ruhum ölüme dalar. Dalan dalıp gider; dalını terk eder yaprak, ölür. Sesim artık gidercesine güçsüz. Sirenlerim bağırmaktan âciz. Ateşle taciz.
Bu rüzgâra dayanabilmek için bir kaya mı olmalıyım? Bu tuğlalar, bir bina yapmak için varlar... Bu dalgalarsa kumdan adalarımı yıkmak için çağlar...
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların. Sevilen gözlerin erişilmezliğini. O hiç beklenmeyen saat geldi mi? Düşer saçların önüne, ama bembeyaz. Uzanır, gökyüzüne ellerin. Ama çaresiz, Ama yorgun, Ama bitkin.
Ben çakıl taşıyım küçük, Ben kaldırım taşıyım yorgun, Ben sabır taşıyım pare pare... Ve ben ah mezar taşıyım, Ne çare!
Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni.
Naim Efendi, ölü konağın yalnızlık nöbetinde bütün umutlarını, bağlarını, değerlerini yitirmiş sonsuz bir yorgunluktadır.