Türkiye Doğu’ya yol alan bir büyük gemi. Bu geminin içinde Batı’ya koşanlar var.” Ve biz de bunu “Batılılaşmak” sayıyoruz…
- Henüz kategori yok.
-
Kral Şakir: Dünyalar Karıştı, Animasyon Dünyasına Yeni…12.11.2025
-
Fenerbahçe Efsanesi Tuncay Şanlı, Kulübün Futbol Akade…12.11.2025
-
BEDAŞ'tan İstanbul İçin Güncel Elektrik Kesintisi Duyu…12.11.2025
-
Tarım Bakanlığı'ndan Gıda Hilesi Alarmı: Sucuk, Zeytin…12.11.2025
-
Özgü Namal ve Çocukları Trafik Kazası Geçirdi: Durumla…12.11.2025
-
Tether, Altın Rezervlerini Güçlendirmek İçin HSBC'nin …12.11.2025
-
Kıbrıs Açıklarında 5.2 Büyüklüğünde Deprem Hissedildi12.11.2025
-
İsrail'in Kıbrıs Stratejisi: Doğu Akdeniz'de Gerilimle…12.11.2025
-
Japonya'da 6,8 Büyüklüğündeki Deprem Hafif Tsunamiye Y…12.11.2025
-
Kasım Ayında İki Büyük Halka Arz: Pasifik Holding ve V…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Toplumsal Eleştiri
Tanzimat ilan ettik, olmadı. Meşrutiyet ilan ettik, olmadı. Cumhuriyet ilan ettik, olmadı. Yahu, biraz da ciddiyet ilan etsek!
Bu düzensiz toplumda mert insanın, iyi insanın, aydın insanın manevra alanı çok dardır.
Bizde aydın yetişmiyor, diyorlar. Yetişene ne yaptık ki, yetişeceğe hayrımız dokunsun.
Öldürülüp mahvedilmiş hayvan; yırtıcılığın, bir bölge üzerinde egemenlik iddia etmenin, silahlı avcılığın, saldırgan davranışların, etin verdiği zindeliğin ve getirdiği yiğitliğin resmi olarak da sunulur.
Cennetten Kovuluş bir kadına ve hayvana yorulduğundan beri, İnsanlığın Kardeşliği kadını ve hayvanı dışlar.
Kültürümüzde en sık rastlanan seri katillerin kendi ailelerini öldürenler OLMADIĞI günü hayal edin.
Biliyor musunuz bu çağdan nefret ederim. Etimle, kemiğimle, hücrelerimde nefret ederim.
İnsan gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz. Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi? On yedi yaşlarındaki delikanlıların bile iki kat yaşlıların ki kadar yürekleri dolu.
Televizyon bir şamardır. Hem de kendi hanemizde kendi elimizle suratımıza inen büyük bir şamar. Bize neler yasak, şunlar bunlar. İşte bu yasakları, bu haramları televizyonun bizim hanemizin içine kadar getirir her çeşidini, barını, umumhanesini, meyhanesini ve biz oturur Müslümanlığımızla, karımız kızımızla onu seyrederiz; ve sonra deriz ki, nasıl oluyor da mukaddesatımız elden giderken, bize vururlarken ses etmez, vurana vurmayız. Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?
Ben size bir şey söyleyeyim mi? Söyle. Diyorum ki dünyanın çivisi çıkmış artık. Gemisini kurtaran kaptan. Vah garibin haline vah.
Sirkte gördüğü file kahkahalarla gülen ağız, gözüne kestirdiği kadına laf atma hakkını kendinde gören ağızdır da. Kürkü okşarken haz alan el, varoşun “pisliğine” dokunmaktan iğrenen eldir.
Felakete sürüklenirken el el üstünde bekleyecek miyiz? Devletlerin değişmesini beklemek yerine biz neden değişmiyoruz?
Çürüyen bir çağda yaşıyoruz. Gençler artık ebeveynlerine saygı duymuyor. Kaba ve sabırsızlar. Sıklıkla meyhanelerde yaşarlar ve öz kontrolleri yoktur.
Yüksek teknolojiyi silahlar yerine yaşam gereçlerine harcasaydık, şu anda tüm insanlığın yaşam standardı yükselmiş olurdu.