Toplumsal Eleştiri

Gençlerimizi ne yapıp edip belli bir düzeye kavuşturmamız lazım. Ya burs alıyor borçlanıyor çıkar çıkmaz iş bulmadan borcunu öde diye bastırıyoruz çocuğa. Üniversiteye gelecek yurt meselesi. Yatacak yeri yok. Üniversitedeyken ben de yaşadım bu sorunu. Kaç yıl oldu hala bir şey değişmemiş. İki tane yurt yapmak... Saraylar yapıyoruz niye yurt yapmıyoruz ya?

Atina denince aklıma vergi ödemeyen insanlar da geliyor. Bu insanlar kendi sorunlarını kendileri çözmeye çalışmalı. Nijer'in küçük bir köyünde, üç kişi oturdukları sıralarında günde iki saat eğitim gören okuma heveslisi çocukları daha çok düşünüyorum. Her zaman aklımdalar. Çünkü Atina'daki insanlardan daha fazla yardıma ihtiyaçları var.

Sınırlara karşıyım. Yani düşünsenize; doğa üzerinde Tanrı'nın ya da herhangi bir varlığın ya da bir şeyin yarattığı ya da kendi kendine var olmuş bir canlının, örneğin biz işte, insanız, çok zekiyiz, vesaire şuyuz... Ya bir kuş o sınırdan geçebiliyor, karınca sınırdan geçebiliyor, kurtçuk aşağıdan sınırdan geçebiliyor, biz geçemiyoruz. Neden? Çok zekiyiz çünkü. Kafamız çok çalışıyor. Kafamız çok çalıştığı için buraya bir sınır çizmişiz ve buradan buraya geçemiyoruz. Ya bu kadar saçma bir şey olabilir mi dünyada? ("Aykırı Sorular"da)

Yozlaşmış toplumlarda yaşamak durumunda olmak öyle bir şeydir ki, insan kazara bir çukurun içine düşse ve -tesadüf bu ya - düştüğü yer bir lağım çukuru olsa ama nasılsa üstüne bir damla bile pislik sıçratmadan bir kenarda durmayı başarıp imdat istese ve birileri gelip onu oradan kurtarsa gene de kolay kolay atamaz üstüne sinen pis kokuyu
a0! ..

Liste
Yükleniyor…