Ordu, polis ve adaleti içeren devlet çarkı bir sınıfın bir başka sınıfı ezmek için kullandığı araçtır.
- Henüz kategori yok.
-
Müge Anlı ile Tatlı Sert Yeni Sezonunda Şüpheli Ölüm v…10.11.2025
-
Tera Yatırım Teknoloji (TEHOL) 2025/9 Döneminde Net Kâ…10.11.2025
-
EPDK'dan Ekim Ayında Enerji Piyasalarında Yoğun Lisans…10.11.2025
-
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 87. Ölüm Yıldönümün…10.11.2025
-
10 Kasım Anması: İki Dakikalık Saygı Duruşu ve Sirenle…10.11.2025
-
Montella'dan İrfan Can Kahveci Çağrısı: Kararın Nedeni…10.11.2025
-
Borsa İstanbul'da İki Yeni Halka Arz: Pasifik Holding …10.11.2025
-
İzmir'de 31. Ata'dan Ana'ya Saygı Koşusu Yoğun Katılım…10.11.2025
-
Erdoğan'dan Dış Politika ve Savunma Sanayii Açıklamala…10.11.2025
-
E-Devlet Kapısı Dijitalleşmede Zirveye Koşuyor: Yeni H…10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Siyaset Felsefesi
Güce adalet kazandırmanın bir yolu her zaman bulunmuştur ama, adalete güç kazandırmanın bir yolunu bulmaya yaklaşan olmamıştır.
Krallar halk yaratamazlar, ne kadar uğraşsalar da boşuna. Ama halklar önder yaratabilir ve hep yaratmak istemişlerdir.
Toplumsal kötülüğün kaynağı "Bu benim!" diyen kişi değil, "Sen benim eşitim değilsin," demeyi ilk akıl eden kişidir.
Nihayet, küreselleşme yadsınmaksızın dizginlenebilir, piyasa ortadan kaldırılmaksızın çerçevelenebilirse, demokrasi bir yandan somut varlığını sürdürürken gezegensel boyuta ulaşabilir ve bir imparatorluğun dünya üzerindeki tahakkümü sona erebilirse, o zaman özgürlük sorumluluk, onur, kendini aşma ve ötekine saygıdan oluşan yeni bir sonsuzluğun kapıları açılacaktır. Bu da hiper-demokrasi olarak adlandıracağım şeydir. Hiper-demokrasi, bizi demokratik bir dünya yönetimine ve bir dizi yerel ve bölgesel kurumun yerleşmesine götürecektir.
Özgürlük içinde doğan, adalete dayanan bir devlet, tanrısal düşüncenin yeryüzünde gerçekleşen bir damlası gibidir.
Özgürlük özgürlüktür, eşitlik ya da hakkaniyet ya da adalet ya da insan mutluluğu ya da rahat bir vicdan değil.
Hem özgürlük hem de eşitlik, yüzyıllar boyunca insanoğlunun peşinden koştuğu başlıca hedefler arasındadır.
Nerede başlıyordu faşizm? Atılan ilk bombalarda, ya da üzerine yazılıp çizilen terörde değil.
Faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz.
Greklerin şu sözünü unutarak filozoflar bile savaşı insanlığı yücelten bir şey olarak övgüleyecekler: Savaş öldürdüklerinden daha fazla neden olduğu şeytanilikler yüzünden kötüdür.
Hükümetin gözle görülür şekilde kibirli ve keyfi aşırılıklarına açıkça karşıyım.
Fransa, sınırlarını belirli olmayan bir süre için kapattı. Şehirlere asker yığıldı, tanklar sokağa çıktı. Polise, şüpheli gördüğü herkese dair 'vur, indir' yetkisi verildi. Şüpheli olduğu düşünülen kişilerin evlerine girme, mahremiyetlerini ihlal etme hakkı tanındı. Hatta şüpheli kişileri sınır dışı etme, vatandaşsa vatandaşlıklarını iptal etme hakkı getirildi. Paris saldırısının ardından 'artık savaştayız' diyen Hollande'ın ilan ettiği durum, demokratik rejimin istisnai durumlar karşısında ne kadar zayıf, kırılgan ve aciz olduğunu bir kez daha göstermiştir. Seküler hukuk, istisnayı belirleyenenin esas otorite olduğu, istisnanın kaideyi belirlediği bir alandır ve mevcut Fransa bunun mükemmel bir örneğini sunmaktadır. Fransa, artık demokratik bir ülke değil; demokrasisini askıya almış bir ülkedir.
Çoğunluğun azınlık tarafından yönetimi tiranlıktır; azınlığın çoğunluk tarafından yönetimi de tiranlıktır. Her iki durumda da? senin istediğin gibi değil, bizim istediğimiz gibi yapacaksın' kuralı geçerlidir.
Her insan, başka bir insanın eşit özgürlüğünü ihlal etmemesi koşuluyla, istediğini yapmakta özgürdür.
Kahramana tapınma, özgürlüklere saygının en az derecede bulunduğu yerlerde en güçlü seviyededir.