- Henüz kategori yok.
-
CHP Kurultay İptal Davası Reddedildi: Mahkeme Gerekçes…11.11.2025
-
Aydın Ünal'ın Kaldırılan Atatürk Yazısı ve Toplumdaki …11.11.2025
-
ABD Bütçe Anlaşması ve Faiz İndirimi Beklentileriyle A…11.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Eleme Heyecanı ve Değişen Format…11.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Yeni Haftanın Heyecanı, Format D…11.11.2025
-
Öğretmen Adaylarının Atama Çıkmazı: Siyasi Bağlantı İd…11.11.2025
-
Vakıf Faktoring, Güçlü Halka Arzı İle Yeni Döneme Başl…11.11.2025
-
NFL Haftası 10 Değerlendirmesi: Eagles-Packers Çekişme…11.11.2025
-
Geleceğe Nefes Seferberliği: Türkiye'nin Yeşil Vatan P…11.11.2025
-
EGM Promosyon Anlaşması Sonuçlandı: İş Bankası'ndan Pe…11.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Felsefe
Bu dünyada sadece iki çeşit felaket vardır, biri amacına ulaşamamak, diğeri ise ulaşmak.
Uzayı ve sonsuzluğu düşündüm bir ara. Yıldız mahşerinden dünyaya ve kendime baktım. Dönüşme, patlama, parçalanma serüvenlerinin uzaydaki anlamını ve amacını düşündüm. Ağrı, acı ve çatışma ocağı haline gelen beynimi uzaya benzettim. Ellerimin arasına aldım kafamı. İnsanileşmenin korkunç bedeli karşısında, dehşete düşercesine ürperdim.
peki ya düşler ne oluyor [bu 'sürekli yaşama kuramı' gerçekten yaşanmışlar için geçerli olsun, diyelim]; ya kişinin yalnızca düşledikleri, hayalinde yaşadıkları ülkü olarak kurdukları; daha doğrusu yaşattıkları en doğrusu yaşatamadıkları onlar da mı hep yaşar? Evet asıl onlar yaşar hep: yaşamamış olmalarıdır onları yaşatan, sürekli kılan; yaşanıp geçmemiş olmaları yaşama geçememiş olmaları, yaşatır onları.
İnsanın geri dönüşü yoktur, varlığı gereği hep kendi kendinin önünde gitmeye zorunludur, geçmiş zamanın falan anı geri dönemez diye değil, tersine: Zaman geri dönmez, çünkü insan olmuş olduğu şeye geri dönemez.
Kimse, kendi gölgesinin dışına sıçrayamaz, sahip olduğu inançların dışında bir inanca da sahip olamaz.
Gerçeğin tersine, düşündüklerimiz ve duyduklarımız birbirinden kopuk, çelişik ve çok biçimlidir.
Özgürlüğün ne olduğunu anlayabilmek için yüzyıl daha geçecek. Bugün artık onu açık saçık biliyoruz. İnsanın özgür olabilmesi demek, yeteneklerini, eğilimlerini, beğenilerini serbestçe geliştirebilmesi olanaklarına sahip olması demektir. Buysa ancak doğanın ve toplumun nesnel yasalarını insanların kendi yararlarına kullanabildikleri ve gelişmenin bütün ön koşullarını yaratabildikleri bir toplumda gerçekleşebilir. Böylesine bir toplum varlaşmadıkça özgürlük boş bir sözden ibarettir ve sakal bırakma özgürlüğü anlayışından öteye geçemez. Ünlü bir diyalektikçi şöyle der: “Özgürlük, doğa yasalarından bağımsızlık düşü değildir. Tersine, bu yasaları öğrenmek ve onları belli amaçlar için kullanabilmek demektir. Bu dış doğa yasaları için olduğu kadar, insanın beden ve ruh varlığını yöneten yasalar için de böyledir. Demek ki irade özgürlüğü denen şey, nedeni bilerek karara ulaşmak yetisinden başka bir şey değildir. Bir insanın belli bir sorun üstünde karara varma özgürlüğü, bu kararın tutarlılığını belirten zorunluluğa bağlıdır. Kararsızlık, çeşitli ve çelişik bir sürü karar olanağı arasından bilgisizliği seçmek demektir. Sonuç olarak özgürlük, doğadan gelen zorunlulukları tanıyıp bilerek, hem kendi üstümüzde hem de dış doğa üstünde sözünü yürütür olmaktır. Böylece özgürlük, tarihsel gelişimin zorunlu bir ürünüdür.
Mutluluğa en büyük engel insanın bencilliğidir. Önce insan kendini anlamalı, insan kendi bencilliğini yenmeli. Kendine hayrı dokunmayanın başkasına hayrı dokunmaz.
Bu dünyada en büyük savaş insanın kendisiyle olan savaşıdır, bencilliğini yenen insan en büyük zaferi kazanmış demektir.
Adalet, öncelikle sizin bakşınızda, gönlünüzde, aklınızdadır. Eğer bunları iyi kullanırsanız gönlü, aklı, vicdanı, bilgiyle bütünleştirirseniz adaletli şeyler yaparsınız. O yüzden güzelliği anlatan sanatla iç içe olmalıyız.
Dünyada olmamız kendi başına bir endişe sebebi. İnançlı olsan da inançsız olsan da öyle. İster Allah’a inan, istersen çay bardağına.
Gerçeklik zorludur. Baloncuğun aksine, bir vuruşta yok olmaz; dahası, futbol topuna vurur gibi bütün gün ona vursanız da akşam çöktüğünde hâlâ yuvarlak ve tek parça olacaktır.