Bilgi Felsefesi

Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir süjenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur.

Bilgiyi yaymaya çalışan her insanın sadece cehaletin kendisine değil, aynı zamanda yanlış talimatlara da karşı çıkması talihsiz bir gerçektir. Kendimizi özellikle büyük bir batıl inançtan kurtardığımız anda, yılların tüm entelektüel ilerlemesini bir kenara bırakacak ve bizi orta çağ inançsızlığının karanlığına geri götürecek olan bir düşmanla karşı karşıya kalacağız.

Doğruyu arayan sadece eskilerin yazdıkları üzerine çalışan ve doğal içgüdüleriyle onlara güvenen değil, aksine onlara olan inancını dizginleyen ve onlardan öğrendiklerini sorgulayan, tartışan ve gözlemleyen, ve doğuştan kusurlu ve bozuk olan insanoğlunun söylemlerine bel bağlamayandır. Bundan dolayı önceki alimleri araştıran kişinin görevi, eğer ki amacı hakikati bulmaksa, kendini tüm okuduklarının düşmanı olarak görmek ve aklını kullanarak okuduğu içeriğin özüne ve kapsamına her açıdan saldırmaktır. Ve aynı zamanda bunları yaparken kendinden de şüphe duymaktır, ki böylelikle önyargıya ve kayırmaya düşmekten kurtulabilsin.

Liste
Yükleniyor…