Beethoven’ı anlamak bir yandan çok zor. Ama müziğiyle bir kere iç içe olduktan sonra, bu da zamanla olunuyor, ve olguluğa erişildiğinde, onu anlamak çok kolay. Onun içindeki şarkıyı yoğun şekilde hissetmek mümkün.
- Henüz kategori yok.
-
ABD Bütçe Anlaşması ve Faiz İndirimi Beklentileriyle A…11.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Eleme Heyecanı ve Değişen Format…11.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Yeni Haftanın Heyecanı, Format D…11.11.2025
-
Öğretmen Adaylarının Atama Çıkmazı: Siyasi Bağlantı İd…11.11.2025
-
Vakıf Faktoring, Güçlü Halka Arzı İle Yeni Döneme Başl…11.11.2025
-
NFL Haftası 10 Değerlendirmesi: Eagles-Packers Çekişme…11.11.2025
-
Geleceğe Nefes Seferberliği: Türkiye'nin Yeşil Vatan P…11.11.2025
-
EGM Promosyon Anlaşması Sonuçlandı: İş Bankası'ndan Pe…11.11.2025
-
Borsa İstanbul'da Önümüzdeki Hafta Genel Kurul Toplant…11.11.2025
-
İBB Soruşturmasında İddianame Süreci Hızlandı: Hukuki …11.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#zaman
Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir.
Hayat Müslüman semtlerinde göze çarpıcı bir yavaşlık gösterir. Buluşmalar şu veya bu saatte değil, "ikindi sularında..." gibi ölçülere bağlanmıştır. Ben "dakika" denen bir zaman ölçüsü olduğunu 1906 veya 1907'de Yakacık'ta iken Hügnen'in trenlerine yetişmek için koşarken öğrendim.
Gerçekte ölümün başka bir adı olan zaman, çeliği bile sinsi sinsi kemiren acımasız bir kurttu.
Karanlık köprüden geçerken solgun yüzü tembelce ceketimin omzuna düştü ve elinin güven veren baskısıyla otuz yaşın ürkütücü darbesi yitip gitti.
Hep yılın en uzun gününün yolunu gözleyip sonra da kaçırdığınız oluyor mu? Ben hep yılın en uzun gününü bekler, sonra da kaçırırım.
Bizler akıntıya karşı kürek çekip sularla boğuşurken aslında durmaksızın geriye, yani geçmişe doğru gitmiyor muyuz zaten?!
Eskiden yüzyıllarla ifâde edilen değişim aralıkları, artık on yıllara düştü. Eskiden 18. yüzyıl tarımından, 19. yüzyıl edebiyatından, 15. yüzyıl savaş yöntemlerinden bahsederken; şimdi diyoruz ki 1980-1990’lar… Eskiden dede ile torun arasındaki kuşak çatışması, artık iki kardeş arasına kadar düştü. Farkında olmamız gereken husus budur.
Zaman kavramı kadar insanları şaşırtan ve onlara sonsuzluktaki kahredici çaresizliklerini derinden duyumsatan bir başka kavram daha yoktur.
Kapitalizm insanın tüm zamanını çalmakta ve böylece onu köleleştirmektedir. İnsanların artık daha fazla para kazanmaktan başka bir amacı yoktur, bu daha fazla para daha az entelektüel faaliyet, daha az insani yaşamdır.
Henüz var olmayan hiç var olmayacak anlamına gelmez. Öyleyse yok olan vardır. Var olan ise yok olmaya mahkûmsa, var olan yoktur.
Aynı anda var olan ve aynı anda yok olan bir şey varsa o da zamandır. Zaman, hem var hem yoktur; yokluğu anlamsızlaştırandır.