#toplum

Bir ülkede yapılan her türlü yanlışın ya da ihanetin önlenme şansı olabilir. Ancak eğitimde atılan yanlış bir adımın sonuçlarını ortadan kaldırma yüzyıllar alır. Bu coğrafyanın bu ülkeye çok ihtiyacı var; bu coğrafyaya kötülük etmeyin derim.

Değişmez dini kuralları yaşam tarzı olarak kabul eden toplumlar çoğunlukla merak duygularını bastırır. Çocukken anne babamıza, “Tanrı var mı yok mu” diye sorduğumuzda ya bize vurmuş ya ağzımızı kapatmışlardır.

Kuran yaratılışla ilgili bütün bilgileri Tevrat’tan almıştır. Tevrat da Sümer mitolojisinden esinlenmiştir. Aradaki çelişkiyi halka açıklamadığınız sürece evrim kavramını hiçbir surette yerleştiremezsiniz. Bunu yapamayınca da toplumun değişikliklere uyumunu sağlayamazsınız.

Değişmez dini kuralları yaşam tarzı olarak kabul eden toplumlar çoğunlukla merak duygularını bastırır. Çocukken anne babamıza, “Tanrı var mı yok mu” diye sorduğumuzda ya bize vurmuş ya ağzımızı kapatmışlardır. Eğer bir çocuk, daha o çağda bazı şeylerin yasak olduğu için düşünülmemesi gerektiğine alıştırılmış ise o çocuğun artık ileride bir doğabilimci olarak yetişmesi mümkün değildir. Değişmez inanç kurallarını ilke kabul eden bir düşünceyle bilim yan yana yürüyemez.

Çok boyutlu düşünebilmek için dogmatik düşünceleri bir kenara bırakmak gerek. Ama şunu söyleyeyim: Eğer biz değişmeye açık bir toplum olsaydık, kesinlikle Schröder ülkemize “Türkiye’ye girebilmek için” gelecekti.

IŞİD ve Boko Haram gibi terör gruplarının sadece bir ayeti alıp sloganlaştırıp, 'Bak Allah şunu dedi' deyip onun arkasından kılıç çekmek tam bir cehalet örneği. Allah onu diyor, onların dediği ayet Kur'an'da var. O anlamda doğru olabilir ama bu ayet niçin dendi? Kime dendi? Nerede ve hangi ortamda dendi? Bunu denmesinin amacı neydi? Tüm bunları sormamız gerekiyor? Yani Kur'an-ı Kerim'i bir bütünlük içinde okumamız gerekiyor. Tarih ve toplum içerisinden okumamız gerekiyor. Tarihin akışını göz önüne almazsanız Peygamberimizi de anlamak mümkün değildir.

Dünya dört şey üstünde durur: Bilgisiyle amel eden, halka da öğreten bilgin; öğrenmekten utanmayan, çekinmeyen bilgisiz, varlığında nekeslikte bulunmayan cömert, âhiretini dünyasına satmayan yoksul. Bilgin, bilgisini yitirirse, bilgisiz de öğrenmekten çekinir. Zengin, malında nekeslik ederse yoksul da âhiretini dünyasına satar.

Faşizm, kendi kişisel çıkarlarını bir tarafa bırakan, faşizmin birliğinde ve geçmiş ile gelecekle olan ilişkisinde göz önünde bulundurulan toplumsal bütünlük arzularını gerçekleştirebilecek adamlara hükümetin teslim edilebileceğini savunur. Bu nedenle, faşizm, sadece popüler egemenlik dogmasını reddetmekle ve bunu devletin egemenliği ile değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda, büyük vatandaş kitlelerinin toplumsal çıkarları doğru biçimde savunamayacağını iddia eder. Bunun sebebi, bireylerin kişisel çıkarlarını, toplumun daha yüksek talepleri ve tarih adına görmezden gelebilme becerisinin çok az kişinin sahip olduğu ender bir nitelik olmasıdır.

Faşizm, böylelikle, liberal ve demokratik doktrinlerin temelinde yer alan eski atomistik ve mekanik devlet teorisini, organik ve tarihsel bir kavramla değiştirir. Organik dediğimde toplumu, “devletin organik teorileri” denilen tarzda bir organizma olarak kabul ediyormuşum izlenimini vermek istemem. Bununla kastettiğim, türlerin fraksiyonları olarak sosyal grupların, kendilerini birbiri ardına gelen nesillerin tarihi ve nihayetleri olarak tanımlayan bireylerin hayat ve etki alanını aşan bir hayat ve etki alanı elde etmeleridir.

Liste
Yükleniyor…