- Henüz kategori yok.
-
İsveç Milli Takımı'nda Slovenya Maçı Beklentisi ve İsv…19.11.2025
-
İsviçre'den Dönerek Yozgat'ta Organik Tavuk Çiftliği K…19.11.2025
-
Tunus Gündemi: Diplomasi ve Spor Arenasından Önemli Ge…19.11.2025
-
Zahide Yetiş'le Sence?: Hayatın Tartışmalı Konuları İz…19.11.2025
-
Kırcaali'de Türkiye Destekli Yeni Cami Törenle Açıldı,…19.11.2025
-
Orkun Kökçü'nün Kırmızı Kartına Babasından Savunma: "A…18.11.2025
-
Altay'da Saha İçi ve Finansal Gündem: Sakatlıklar, Bah…18.11.2025
-
Bosna Hersek'in Dünya Kupası Hayali Son Maça Kaldı: Kr…18.11.2025
-
Pedri ve Raphinha Sahalara Dönüyor: Barcelona'da Bekle…18.11.2025
-
18 Kasım Salı Maç Takvimi: İspanya-Türkiye Dünya Kupas…18.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#toplum
Bunu gür ve yüksek sesle söylemeliyiz: Göçmenler ve mülteciler Amerika'yı canlandırıyor ve yeniliyor.
Bazı insanlar bir şekilde herkesle kötü geçinmeyi başarır, daima can sıkıntısı yaratırlar.
Yurttaşları derecelere, sınıflara ayırmaya, kimine iyi Müslüman, kimine "sadece kimlik cüzdanında Müslüman", kimine de ulu orta kafir damgasını vurmakta bir sakınca görmemişlerdir.
Türkiye insanının zaman zaman çalkantılar, gruplaşmalar, yabancılaşmalar, tarikatçılığa itilmeler, dinini kendi öz dilinde, kendi yazısı ile okuyup anlayamamasından doğmaktadır.
O zorba erkekler ki, kadınların sahip oldukları hakları hiçe sayarlar, onlar milletin geleceğini değil, içinde bulundukları sosyal durumu bile bilmezler.
Unutmamak gerekir ki cinsellik ne dini baskıların cenderesi altında yok edilmesi gereken bir günah unsurudur ne de uygarlık, serbestlik ya da doğallık sloganları eşliğinde bir mal gibi piyasaya sürülen bir emtiadır.
Her zaman söylüyorum, bir kere daha söyleyeyim: Değişim kaçınılmazdır, kendiliğinden değişmeyeni, bir gün birileri mutlaka ve zorla değiştirir, üstelik şeref ve haysiyetini de elinden alır.
Lidere tapınma, yaranma ve ne söylerse söylesin tartışmasız boyun eğme ortak özelliğimiz oldu. Sonuçta toplumları felakete sürükleyen tek boyutlu insan topluğu ülkemizin genel yapısı oldu.
Özgün fikrin üretilemediği ortamlarda biat kültürü gelişiyor. Çünkü fikir üretemeyen bir toplum, çarpık da olsa fikir üreten birilerinin ağzına bakmaya başlıyor ve biat kültürü yerleşiyor. Ağaya, şeyhe, tarikat liderine, sözüm ona demokrasiye geçilmiş ise parti başkanına, o günkü lidere, kadınsa evdeki kocaya biat kaçınılmaz olur.
Kara cehalet ahtapot gibidir. Kolunun birini koparmaya kalkarsanız, öbürleri sizin boynunuza dolanır. Onu yok etmenin tek yolu, iki gözün arasındaki sinir düğümüne (gangliyona) mızrağı saptamadır. Cehaletin pençesinde kıvranan çok sayıda ülke, ne yazık ki, ahtapotun kolları ile cebelleşmektedir; kimse gangliyona değmeye cesaret edememektedir.
Başka bir insandan yardım almaya kalkıştığınızda bir din tüccarının ya da simsarının kucağına düşeceğinizi artık öğrenmelisiniz.
Televizyonda her gün yüksek paralar karşılığı din tüccarlığı yapanların (hem de üniversite hocası olarak), yüksek kar getirme duası, zihin açma duası, sınıf geçme duası, muhabbeti artırma duası öğretmeye kalkışanların sizi geleceğinizi karartanlar olduğunu öğrenmelisiniz.
Din adamı kisvesi altında toplumu biçimlendiren bu kesim kendilerine büyük çıkarlar sağlasalar da, çocuklarının da içinde yaşayacağı toplumu, onların akıl yürütme yolunu tıkamayla, felakete sürüklemektedirler. Böyle bir toplum hırsızlığı da, arsızlığı da, rüşveti de, yağmayı da, yalan dolanı da “sözde karşı olduğunu söylese de” hoş görür; bunu yapanlara biat eder; fırsat bulunca da kendisi de aynı şeyleri yapar.
Bu yeni düzenlenen süreçte edinilen dini bilgilerin ve son olarak gündeme getirilen Osmanlıcanın bizim dışımızdaki toplumlarda kullanma şansı hiçbir zaman olmayacaktır. Yeni bir bilgi kazanılmasına da yardımcı olmayacaktır. Din simsarlarının ve Cumhuriyeti düşman olarak görenlerin önemli bir aracı olacaktır. Hele kininizi unutmayacaksınız diye başlayan bir söylemle bu yönlendirme tezgâha konmuş ise yazık olacak bu topluma.
Bir toplumu analitik, özverili, saygılı ve haklara saygılı düşünce yapısına ancak uzun yıllar ödünsüz, dogmadan uzak, bilimle yoğrulmuş sıkı bir eğitimle ulaştırabilirsiniz; kavgacı ve çıkarcı toplum yetiştirme en kolay yoldur.
Dünyanın neresinde olursa olsun, bir siyasetçi sürekli dinden ya da ırktan, ırkçı milliyetçilikten dem vuruyorsa orada insanların huzura kavuşması söz konusu olmamıştır; olmayacaktır da.
Eğitim bir ülke için her şeydir. Demokrasiyi anlamada ve uygulamada, savunmada, üretimde, adalette, kültürde, sanatta eğitim esastır. Yoksunluğu, terör, kaos, karmaşa, sürtüşme, çatışma; hukuksuzluk, rüşvet, hırsızlık, arsızlık ve “oy tüccarlığı ile elde edilen oyları milli irade tecellisi hanesine yazarak” demokrasi çarpıtmalarıdır.
Unutmamak gerekiyor ki, en önemli model eğiticiler, akşam sabah televizyonlara çıkıp uzun uzun konuşan politikacılarımızdır. Kin, nefret, hakaret, küfür ile haklı olduğuna inandırmaya çalışan bu zevat, yetişmekte olan gençlerin zihinlerinde çatışma kültürünün en kötü tarzını aşılamaktadırlar.
Anadolu’da cübbeli, cübbesiz hocalar, şeyhler, dini liderler, dini söylemleri ağzından bırakmayan eşraf, siyasetçi, bürokrat, halkı şu ya da bu şekilde istekleri yönünde güdümlemiş; yerine göre soyup soğana çevirmişlerdir.