- Henüz kategori yok.
-
Kandilli ve AFAD'dan Son Deprem Bilgileri: Türkiye Gen…18.11.2025
-
Serra Sabancı'nın Fonundan Çimsa Hisselerinde Strateji…18.11.2025
-
Feyyaz Yiğit, "Gibi" Dizisinin Final Kararını Açıkladı…18.11.2025
-
Konya'da 17 Kasım 2025 Pazartesi Günü Vefat Edenlerin …18.11.2025
-
Eskişehir'de Elektrik Kesintisi Hayatı Olumsuz Etkiledi18.11.2025
-
Spor Toto, Zorlu Mücadelede Gebze Belediyespor'u Devir…18.11.2025
-
Kīlauea Yanardağı'nda Yeni Bir Patlama Evresi Bekleniy…18.11.2025
-
18 Kasım Türkiye Hava Durumu: Kuvvetli Rüzgar ve Yerel…18.11.2025
-
KYK Burs ve Kredi Ödemeleri Ne Zaman Yapılacak? 2025-2…18.11.2025
-
17 Kasım On Numara Çekiliş Sonuçları: Büyük İkramiye D…18.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#toplum
Kendilerini yönetemeyen insanlara ne olduğunu biliyor musunuz? Doğru. Diğerleri onlar için yönetmeye geldi.
… Kötü ressamları göklere çıkaran dergiler var, gazeteler var. Herkes tartışıyor, herkes anladığını iddia ediyor. Oysa sadece sevmek yeter de artar. Satıcılar tablolarımın arasında seçme yaptıkları zaman en iyi tabloyu göremeden geçerler genellikle. Remi gerçekten tutkuyla seven bir tek kişiye rastladım bugüne dek. Bu adam Bay Chocquet idi. “Resmi neden ve nasıl sevdiğimi bana anlatmasınlar, buna ihtiyacım yok” derdi. Açtığımız “impressioniste”ler sergisi sırasında içeri girmek isteyince: “Sakın ha ! Oraya girme !” demişler Bay Chocquet’ye. Bir yıl sonra tablolarımızın satışında kendisine Hotel Drouot’un, önünde rastladım. Argenteuil’de yaptığım tablolarımdan birini 100 franga almıştı. Bizi tanıştırdılar. Gözleri dolarak: “Bir yılıma yazık oldu” dedi. “Tablolarınızı bir yıl önce görebilirdim. Bu zevkten nasıl da yoksun bıraktılar beni…” Çünkü o zamanlar acımadan yargı giydiriyorlardı bize. “Anlamıyorum..” demiyorlardı. “Ahmakça, iğrenç” diyorlardı. Bu da bizi kışkırtıyor, bize cesaret veriyordu, çalıştırıyordu bizi.
Yoğunluğu yüksek bir toplumun bu yoğunluktan ötürü, besin maddeleri tükenmezden önce salgıladıkları toksinlerle birbirlerini uzaktan yok etmeyi başaran un parazitleri gibi, kendi kendini zehirlemeyeceği de kesin değildir.
Özgürlük; sadece kendileri tarafından gerçekleştirilmiş ve sürdürülmüş olduğu için diğerlerinden daha saygın uygarlıkların tutkun oldukları bu nitelik, ne bir hukuki buluş ne de bir felsefi hazinedir.
Özgürlük, insanlarla, işgal ettiği alan, tüketiciyle sahip olduğu kaynaklar arasındaki nesnel bir ilişkinin sonucudur.
Farklılıklarını yitirmemiş insanlar arasında bir gün eşitliğin ve kardeşliğin hüküm süreceğini hayal ediyoruz.
Doğal bir insan ne toplumdan öne çıkmaya ne de toplumdan dışarı çıkmaya çalışır.
Eğitim her şeyi yapabilir ve bizi biz yapan eğitimdir. Ama iyi bir eğitim sisteminin kurulmasının önünde ciddi engeller vardır.
İnsanlar doğduklarında aptal değil, cahillerdir; gördükleri eğitimin etkisiyle aptallaşırlar.
Cumhuriyet, [res publica], halkın işidir [populi res]; halk, herhangi bir şekilde bağlantılı tüm insan gruplarını değil, ancak hukuk ve haklar konusunda ortak bir anlaşmaya varmış, karşılıklı menfaatlere katılmaya istekli birçok insanın bir araya gelmesidir.
Büyük birader bizi gözetlemiyor aslında,şarkı söyleyip dans ediyor. Şapkadan tavşan çıkarma numaraları yapıyor. Büyük birader uyanık olduğunuz her dakika dikkatinizi çekmekle meşgul. Sürekli aklınızın başka yerde olduğundan emin olmak istiyor. Tamamen zapt olduğunuzdan emin olmak istiyor.
Bize inandırılan bu gerçek dışı dünyada yaşıyoruz, hiçbir teste tabii tutulmadığımız için neleri kurtarabileceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yok.
Kuşkusuz tüm Amerikalıların paralarını sadece destekledikleri sebeplere verme hakkı vardır. Ama bu ne tür bir toplum yarattı? Cahil saltanatının olduğu bir toplum. Aydınlanmış bir toplumun dillerini tutması gerekir. Politikacıları, eski bir masaldan yarı gönüllü adanmışlıktan faydalanmalı ya da gerçek aklıyla konuşmalarının felaketli sonuçlarıyla yüzleşmesi gereken bir millet.
Pek çok kişi mutsuz koşullarda yaşar, ancak durumlarını değiştirmek için inisiyatif almazlar, çünkü bir güvenlik, uygunluk ve muhafazakarlık için şartlanmışlardır.
Artık uyuduğu medeniyet tarafından zehirlenmeyecek, ve karada kaybolmak için karada tek başına yürüyor.