#miras

Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin... Savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi...

Amerikalı kendi tarihini dizi, film yapıyor ve bayrağını herkese izlettiriyor. İngiliz'in, Fransız'ın tarihini biliyoruz. Bu da bizim köklerimiz ve kültürümüz. Biz 1923'te Osmanlı'yı geride bırakıp bir Cumhuriyet kurduk. Türkiye Cumhuriyeti olarak devam ediyoruz ama köklerimiz Osmanlı. Baktığınız zaman 600 yıllık bir imparatorluktan bahsediyoruz. Dünyayı ayakları altına almış ama bunu ezerek ya da gittiği toplumları sömürerek yapmamış. Yani utanılacak bir tarihimiz yok. Neden hatırlamayı bırakmışız? Övünülecek tarihi olmayan toplumlar bile kendileriyle övünürken üstelik... Kimse tarihini unutamaz. Ne olursa olsun DNA'da kayıtlı bir şeyler var.

Eğer ebedi hikmetlerle dolu Eski Yunan kaynaklarına sahip olmasaydık, eğer bu yapıtlarla korunan ve bize aktarılan, geçmişi önümüze koyan ve başkaca hiçbir şekilde- bilmemize imkan bulunmayan bilim dünyasından habersiz kalsaydık, şimdi eriştiğimiz her bilgiden yoksun olurduk. Eğer Eski Yunan bilimleriyle zenginleşmemiş ve bu kaynakları temel edinmemiş olsaydık, bilgi hamulemiz son derece zavallı kertede kalır ve sınırsız güçlüklere uğrardık. Ve eğer sadece kendi kaynaklarımızın ve kendi çabalarımızın sonuçlarıyla yetinme zorunluluğunda kalsaydık, bilgi dağarcığımız gerçekten kısır kalır ve bu yüzden bilimsel uygarlık girişimini yitirmiş olurduk.

Özellikle bilim hakkındaki konuşmalarda tarihten söz etmek yaygın bir alışkanlıktır. Bilim insanlığın ortak mirasıdır ve her toplum az çok bilime katkı sağlamıştır. Aristoteles 'bizden öncekiler bilime hizmet etmiş olduğu için onlara müteşekkir olmalıyız' demiş, aynı cümle Grek felsefenin Arapçaya çevrilmesinin gerekliliğini savunurken Kindi tarafından tekrarlanmıştır. Bu bakımdan bilimi tarihsiz düşünmek doğru bir yaklaşım olamaz.

Liste
Yükleniyor…