#ilham

Yaptığım her iş birbirini besliyor, hiçbirinden vazgeçemiyorum. Önüme bir şey çıktığı zaman bu beni ilgilendirmiyor diyemiyorum. Hekimlik böyle kışkırtıcı bir meslek. Mesela poliklinikte oturuyorsun top oynayan bir çocuk gelip sana hikâyesini anlatıyor. Ben kulübün yerini soruyorum, bir uğrayayım diyorum. Bir bakıyorum kulüp başkanı olmuşum. Ne alakası var? Demek bazı şeyler için kışkırtılıyorum. Kışkırtılıyorsunuz ama her şeyi yapmak isteyen bir şey yapamaz gerçeği var. Keşke bir şeye odaklansam. Bazen söylüyorlar, “sen ampul gibi her yeri aydınlatıyorsun, bir yere odaklan” diye. Ama diğerleri beni gerçekten çok besliyor. Masa başına geçince bu mutlaka senaryoya da yansıyor.

Her bir şarkının sözünü yazmak benim için küçük bir yolculuktur... Her şeydir. Sabah vakti yürüyüşünüzdür, önceki gecedir, insanlarla, manzaralarla, sohbetlerle tanışmaktır, bir biçimde melodiye dönüşen her şeydir ama bunun nasıl olduğundan emin değilim. Bütün zamanların bilinmeyeni ile uğraşıyorum ve bu da heyecan verici.

İlhamım özellikle 1950'lerde yazar H.C. Artmann. Bana, bir şey söylemek istiyorsan, dilin kendisinin söylemesine izin vermen gerektiğini gösterdi, çünkü dil, genellikle, kişinin iletmek istediği içerikten daha anlamlıdır. Müzik ve beste eğitimim daha sonra beni bir tür müzikal dil sürecine götürdü; bu süreçte, örneğin çaldığım kelimelerin sesi, tabiri caizse onların iradesine karşı gerçek anlamlarını açığa çıkarmak zorunda kaldı.

Dostoyevski benim için bir şoktu. Onu anlamam 10 yılımı aldı. Acı bizi birleştiren şey. Acı her yerde ve hepimiz onunla yüzleşmeliyiz. Benim bütün filmlerim onun hakkında. Dostoyevski, aynı kitabı tekrar tekrar farklı karakterlerle ve farklı durumlarla yazmış. Ben de aynı filmi tekrar tekrar yapmaya çalışıyorum. Konuyu değiştirmek bana oportünizm gibi geliyor, sanki siyasi ya da finansal sebeplerden yapılıyormuş gibi.

Liste
Yükleniyor…