Gücün dinden ve ırkçılıktan alan hiçbir siyaset tarafsız olamaz, adil davranamaz; dolayısıyla özlenen demokrasiyi yerleştiremez. Çünkü taraftır…
- Henüz kategori yok.
-
Türk Sanat Müziği'nin Efsane İsmi Muazzez Abacı Hayatı…14.11.2025
-
Dua Lipa ve Diğer Yıldızlar, Fahiş Bilet Fiyatlarına K…14.11.2025
-
Yıldızlararası Ziyaretçi 3I/ATLAS: Yoğunlaşan Aktivite…14.11.2025
-
Anadolu Efes, EuroLeague'de Kritik Bayern Münih Maçına…14.11.2025
-
11. Yargı Paketi'nde Çocuklara Yönelik Ceza Artırımı G…14.11.2025
-
İngiltere Sırbistan Karşısında Dünya Kupası Elemelerin…14.11.2025
-
Portekiz, İrlanda Deplasmanında Dünya Kupası Biletini …14.11.2025
-
Kamerun Millî Futbol Takımı'nın Mevcut Durumu ve Gelec…13.11.2025
-
Carlos Alcaraz Turin'de Yarı Finalde: Fritz Zaferi ve …13.11.2025
-
Kim Milyoner Olmak İster'de Norveç'in İkinci Büyük Şeh…13.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#din
Dünyanın neresinde olursa olsun, bir siyasetçi sürekli dinden ya da ırktan, ırkçı milliyetçilikten dem vuruyorsa orada insanların huzura kavuşması söz konusu olmamıştır; olmayacaktır da.
Her nedense din simsarlığı yapanlar hakkında her zaman yolsuzluk söylentileri gündeme gelmiştir. Her halde bir rastlantı olmalıdır diye düşünmek istiyorum. Din simsarlığını ve tüccarlığını ağzından düşürmeyen partilerimizin liderlerinin haklı ya da haksız hemen hepsinin bu ithamlarla karşı karşıya geldikleri; ancak hiç birinin yasal olarak değil siyaseten aklanma yoluyla temize çıkarılmalarına çalışıldığı bilinmektedir. Hukuk karşısında aklanmayan bir itham hiçbir zaman aklanmış sayılamaz.
Kökten dincilik ile demokrasinin birlikte yürümeyeceğini Avrupa yıllarca önce farkına vararak laiksizim geçip, dini olabildiğince siyasetten uzak tutarak bunu başardılar. Ancak başkalarının deneyiminden yararlanma akıl işi olduğu için bazı ülkeler bunu başaramadılar.
Ben size açık açık söyleyeyim, bu coğrafyanın yakın bir zamanda huzura kavuşacağını, akan kanın durulacağını, her biri insanlık tarihinin en iğrenç suçu olabilecek olayların sonlanacağını boşuna düşünmeyin. Çocuklarımız korkarım ki bu kan bataklığının içinde yaşamaya çalışacaktır. Bu coğrafya en katı ve kanlı bölünmesini dini inançlarında gösterir. Kendimizi ve başkalarını kandırmaktan vaz geçelim. Çok fazla zamanımız kalmadığı söylenebilir. Bu coğrafya da kendi Ortaçağına son vermek zorundadır.
Din kisvesine bürünmüş organize işlerdir bunlar… Bu aşamaya gelindiğinde hiç kimse şefin hata yapıp yapmadığına bakmaz, onda keramet aramayı marifet bilir. Onsuz dünyanın dönmeyeceğine inanır. Bir defa bu batağa saplandığında, görüş açısı daraldığı için olup biteni de doğru değerlendiremez. Değerlendiremeyince, şefinin kusurlarını düzeltme yerine, onda keramet aramaya başlar; tek amacı suçlamalar ne olursa olsun biat ettiği kişiyi koruma olur. Bu korumada ahlaki değerleri, dini söylemleri, yasal yorumları istediği gibi yapmayı marifet bilir. Peşine takıldığı kişinin son söylediği onun için yasadır; liderinin daha önce söyledikleri ile son davranışları çelişse dahi, onu anımsamamayı, çıkarları için onları görmemezlikten gelmeyi; hatta hedefe varmak için her türlü ahlak ve yasadışı yolların kullanılmasını mubah görür ve bütün bunları da işbilirlik sıfatı ile taçlandırır.
Parası ile rezil olan bir millet derseniz kimi gösterirsiniz? Her şeyi paraya tahvil etmeye kalkışmış , eğitimini bile ticari meta haline çevirmiş, gençliğini yem olarak birilerinin önüne atan bir devlettir derim. Bilmem bu devlet size tanıdık geliyor mu? Yoğun din eğitimi verilip de dünyada barışı, kardeşliği bilimsel atılımı, huzuru, yalancılığı, dolandırıcılığı, soysuzluğu önlemiş bir tek örneğiniz var mı? Nasıl oluyor da dünyada din eğitiminin yoğun verildiği coğrafyalar ile yobazlık, hırsızlık, dolandırıcılık; yalananın, kavganın, tecavüzün, her türlü melanetin yoğun olduğu haritalar üst üste çakışıyor. Kör müsünüz?
Orta Doğu dilim dilim kesildi. Politik oyunlarla, din sömürüsü ile mezhep kışkırtması ile çatışmalar ve savaşlar tetiklendikçe tetiklendi. Bu coğrafya yangın yerine döndürüldü.
Tarihte afyon yutturarak, sihirbazlık oyunları yaparak, şifa dağıttığını ileri sürerek, cennetten yer satarak yapanlar da olmuştur.
Dünyamız yakında, yaratıcı, özgür düşünen, dogmadan uzak, temel bilimlerin kurallarını içine sindirmiş, evrensel bilimi içselleştirmiş çocukların dünyası olacaktır. Bunun için izlenecek yol da bellidir. Siz bu çocukların değerli zamanlarından çalıp, din bilgisi altında dogma öğretirseniz, ölmüş kültür ve dilleri eğitimin bir parçası yapmaya kalkışırsanız, namaz başı öğrenmeyi, fizik, kimya, biyoloji, jeoloji derslerinin önüne koymaya kalkışırsanız, bu coğrafyanın insanını aynen göklere çıkardığınız, bilimde ve sanatta hiçbir iz bırakmayan Osmanlı gibi tarihin karanlık sayfalarına gömersiniz.
Ortadoğu yaşam ve düşünce tarzını bu toplumda yaygınlaştırmak için bu kültürün dilini ve yazısını yaygınlaştırmayı bu açıdan bakınca onların açısından bakınca akıllıca görmek gerekiyor. Din dersinin okullarda yaygınlaştırılması, diyanete 7-8 bakanlığın bütçesi kadar kaynak ayrılması, her köşe başına bir cami yapılması, dini eğitim gören kişilerin öncelikle bir yerlere atanması, türbanın bir çeşit kutsallaştırılması ve siyasi simge yapılması, aslında bu projenin temel öğelerini oluşturmuştu; buna Osmanlıcanın yaygın öğretilmesinin eklenmesini niye yadırgıyoruz ki? Özlem duyduğumuz Arap kültürüne başka nasıl ulaşabiliriz ki? Diyelim ki Osmanlıcayı öğrettik, bu dili kiminle konuşacaklar? Araplar ve Farslar için yetersiz, bugünkü öz Türkçe için ise neredeyse yabancı bir dil gibi uzak duracak.
Amerika’nın şu anki konumu köktendincileri tetikleyen ve kışkırtan bir yapıya sahip. Kalvenist Kilise’nin aldığı kararlar çok etkili. İsa’nın Tanrı olduğuna inanmayanların öldürülmesinin insanlık suçu olmadığını söylüyorlar. Bu durumda Irak’taki insanların öldürülmesi insanlık suçu olmuyor. Köktendinciliğe bu kadar önem veren bir egemen gücün elindeki bir dünyada Türkiye’nin yolunu bulmasında da birtakım zorluklar olabilir.
Türkiye’deki mantık arasında çok büyük fark var. 1.400 yıldır dini kuralları hiçbir reforma tabi tutmadan kabul eden bir toplumda, evrimi batı mantığıyla kitlelere anlatmaya çalışırsanız başarılı olamazsınız. Yaratılış kuramı, tanrısal kelam olarak toplumu etkisi altına almış vaziyette. Nitekim üniversitelerde yapılan bir araştırmaya göre; öğrencilerin yüzde 70’i evrime inanmıyor, yüzde 20’si yetersiz buluyor; ancak yüzde beşi inanıyor.
Dindarların melanetlerini izleyerek göstermelik bağlandığı dininden; demokrasi havarisi geçinenlerin, işlerine gelmediği zaman ne kadar acımasız olduğunu görerek demokrasiden soğur. Dindar geçinir, dinin gereklerini yapmamaya başlar; demokrat geçinir, çağdışı davranışları ve görünümleri erdem zanneder. Evrensel tanımlara ulaşamadığı için, dini aklına geldiği gibi yorumlar; yapamazsa bu yorumu yapanların peşine takılarak cemaatin bir üyesi olur.
İnsan çok akıllı bir tasarımın ürünü değil. Bugün genetik olarak ismi konmuş 9.000 çeşit hastalık var. Bir fabrika düşünün ki 9.000 çeşit hatayla üretim yapıyor. Kilisenin yaptığı hataları şimdi bizimkiler tekrar ediyor...
Değişmez dini kuralları yaşam tarzı olarak kabul eden toplumlar çoğunlukla merak duygularını bastırır. Çocukken anne babamıza, “Tanrı var mı yok mu” diye sorduğumuzda ya bize vurmuş ya ağzımızı kapatmışlardır.
Değişmez inanç kurallarını ilke kabul eden bir düşünceyle bilim yan yana yürüyemez. Türk toplumu giderek evrim düşüncesinden uzaklaşıyor.
Benim evrimsel bir mantığa ve düşünce yapısına sahip olmamı sağlayan babamdır. Annem de babam da namaz kılardı ama babam liseye kadar benim dini eğitim almama izin vermedi. Kuyumcuydu, köylüydü ama iyi bir düşünürdü. Ters bir fikrin de doğru olabileceği fikrini bana aşıladı babam. Dini dogmalara eleştirel gözle bakarak büyüdüm. Zooloji, biyoloji tahsili yapınca da dama taşlarını yerlerine oturtmaya başladım. Bütün çabam bu tabuyu başkalarına da gösterebilmek.
Bildiğiniz gibi, bir buçuk yılını bir din adamının ailesinde geçirdim ve neredeyse her Salı, tanışmak için en büyük, en ciddi ve en etkileyici vaizi duydum, ama aklımda hiçbir etkisi olmadı.