#bilim

Türk toplumunun evrime bakışı diye bir bakış zaten söz konusu değil. Yüzde bir-iki adamın evrim kuramını sindirmesi veya biraz anlaması, toplumun da anladığı anlamına gelmez. Türk toplumu evrim kavramına yabancıdır.

Türk insanının evrimi algılayabilmesi için en azından geçmişteki ve bugünkü doğal varlıklarıyla yakın ilişki içinde olması lazım. Biz diyoruz ki; 10.000 tane bitkimiz, 50-80.000 arasında hayvanımız var. İsim koyduğumuz bitki sayısı 300, hayvan sayısı ise 400 civarında. Bunlar da günlük olarak yediğimiz, kullandığımız canlılar. Doğru dürüst bir doğa müzesi kuramamışız. Son zamanlarda yapılanlar hariç kataloglandırılmış bir şeyimiz yok. Bu kadar doğaya yabancı olan bir topluluktan evrime katkı beklemek söz konusu olamaz.

Değişmez dini kuralları yaşam tarzı olarak kabul eden toplumlar çoğunlukla merak duygularını bastırır. Çocukken anne babamıza, “Tanrı var mı yok mu” diye sorduğumuzda ya bize vurmuş ya ağzımızı kapatmışlardır. Eğer bir çocuk, daha o çağda bazı şeylerin yasak olduğu için düşünülmemesi gerektiğine alıştırılmış ise o çocuğun artık ileride bir doğabilimci olarak yetişmesi mümkün değildir. Değişmez inanç kurallarını ilke kabul eden bir düşünceyle bilim yan yana yürüyemez.

Bugün hangi çocuk doktoruna giderseniz gidin çocuğa bakmadan D vitamini de içeren bir ilaç yazıyor. Bunu muhakkak almalısınız diyor. Burada birisi yanılıyor ya doktor ya da doğaüstü güç. Çünkü akıllı tasarım olsaydı, ana sütü ile birlikte bu maddeler de verilmiş olurdu.

Ancak bir evrimci bizim sadece 3 rengi neden görebildiğimizi biliyor. Görme pigmentlerinin oluştuğu dönemde güneş ışınlarının en yoğun mavi, yeşil, kırmızı bantlarda yeryüzüne ulaştığını bu nedenle böyle bir tasarımla yetindiğini biliyor. Eğer bu dönemde X, alfa, beta ışınlarıyla da karşılaşmış olsaydık onları da tanıyacak sistemi geliştirebilirdik. Bugün çoğu ortamda ortaya çıkan radyasyonu önceden görebilirdik ya da onlara dayanıklı bir kalıtsal molekül geliştirebilirdik.

Edison, felsefe ve din üzerindeki görüşlerini halka bildirmekte tereddüt etmiyordu. Ve halk da bu farklı konularda, onun öteki konularda olduğu kadar otoriter olduğunu sanarak sözlerini saygı ile karşılıyordu. İşte bu suretle, bilmedikleri şeyleri öğretmeye kalkışan büyük adamlar, insanlığın bir konuda ilerlemesine katkıda bulunurken diğer bir konuda ilerlemesini geciktiriyorlar.

Kuantum mekaniği konusunda çok çalışmak gerekir. Ama, içimden bir ses bana bunun her şeyin çözümü olmadığını söylüyor. Bu teoriyle birçok şey açıklanıyor; ama hala O'nun sırrını çözebilmiş değiliz. Ben yine de, O'nun zar atıp kumar oynadığını, hiç mi hiç zannetmiyorum.

Deneyimleyebileceğimiz en güzel coşku gizemli olandır. O, tüm gerçek sanat ve bilimin gücüdür. Bu coşkuya yabancı olan kişi merak hissedemez ve endişe içinde tam bir ölü gibi sürüklenir. İçini kavrayamadığımızın gerçekten varlığını bilmek… En yüksek ve en coşkun neşeyle yavaş gelişen yeteneklerimiz; bu bilgi, bu his ile en ilkel biçimlerinde iken kavranabilir ki bu gerçek dindarlığın merkezidir.

Liste
Yükleniyor…