#adalet

Eskiden yarı şaka bir sosyalizm tarifimiz vardı bizim. "Sosyalizm, incir vakti incir yemektir" derdik, ama "incir vakti herkesin incir yemesi" derdik. Eskiden bu inciri çok önemserdim, vaktinin anlamını kavramazdım. Artık dünya bize bir şeyi vaktinde yemenin kıymetini de öğretti, herkesin yemesinin zorunluluğunu da. Bildiklerimizin, yanıldıklarımızdan daha fazla olduğu bir ülkeyi düşlüyorum. Bu hepimiz için, belki bütün bu çekilen sıkıntılara değecek bir yolun başlangıcı olacaktır. Başlangıcı bile kâfidir.

Güçlü olanın güçsüzü maddi manevi tanklarla, tüfeklerle acımasızca ezip geçtiği, hukukun -ama sana, bana amcamın kızı Süheyla’ya göre değil, evrensel kriterlere göre hukukun- üstünlüğü olmadığından gücünü, dolayısı ile mezalimini, Allah yarattı demeden artırdığı bir düzenden söz ediyoruz.

Bana getirdiğin şu usûlsüzlük teklîfi dolayısıyla yemîn ederim ki seni de teklîf sahibini de katlettirirdim. Fakat «Sultan Selîm, parasına tama’ ettiği için bezirgânı ve defterdarı öldürttü.» demelerinden çekinirim. Tez bezirgânın parasını iâde edin ve bir daha huzûruma böyle kanuna uygun olmayan şeyler getirmeyin!

Ben pâdişâh olursam, İslâm birliği yolunda ciddiyetle yürüyeceğim; hattâ Mevlâ ruhsat verirse, Hind ve Tûran’a gideceğim ve doğuda da batıda da i’lâ-yı kelimetullâha çalışacağım. Zâlimlere, evlâdım olsa dahî merhamet etmeyeceğim. Zamanımda rahatlık olmayacak, ahâlîye tasallut edilmeyecektir. İşte benim hâlim!.. Biraderim ise, rahatı sever ve yumuşak bir tabîatı vardır. Eğer seferden korkmaz ve çileye tâlib olursanız, bana bey’at ediniz! Aksi halde sultanlık için kardeşim Şehzâde Ahmed’i tercîh ediniz ki, onun zamanında rahat ve safânızla meşgul olursunuz!..

Katledilen çocukların Uludere Devlet Hastanesi koridorlarında ve odalarında battaniyelere sarılmış mazot kokan cenazelerine tek tek baktım. Çok sayıda cenazenin yerde yan yana dizildiği boş bir hastane odasında birkaç dakika cenazelerle baş başa kaldım. Battaniyeye sarılı ölü çocuklar sanki bana şunları söylediler ve sanki ben gerçekten onları duydum. Dediler ki, “Bizi öldürdüler başkan, geç kaldınız. Biz hep yoksulduk, hep çalışıyorduk. Vatanımızın tel örgülerle bölünmüş iki parçası arasında ticaret için gidip gelmekti tek suçumuz. Vatanımız paramparça, şimdi de biz paramparçayız. Geç kaldınız başkan, geç kaldınız başkan. Biz her zaman yoksulduk, hep öldürülüyorduk. Bak bu sorunları çözemediniz, yine ölen biz olduk. Hoş geldin ama geç kaldınız başkan, geç…” Belki inanmayacaksınız, ama ben bu sözleri duydum. Mahcubiyetle, derin bir kederle Roboskili kardeşlerimin başında ağladım. Bunun hesabını sormak için de bundan sonra katledilmememiz için de elimden gelenin fazlasını yapma sözünü orada o çocuklara verdim.

Liste
Yükleniyor…