Senaryo benim için oyunculuktan öte bir şey. Yaşadıklarımı hızla yazmam gerektiğini düşünüyorum. Öyle bir telaştayım. Bir yerden sonra insan hafızası zayıflıyor. Bugünü değil geçmişi kâğıda döküyorum. Bugün çok rutin geliyor. Çocukluğum, gençliğim, ilk gençlik yıllarım çok daha canlı nedense. İnsan 40’ına kadar yaşamalı, sonra yazmalı. Biraz böyle oluyor.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Fısıldayan, eski düşlerle ağırlaşmış bütün o anılardan elinde olmadan korkuyordu insan.
Bazı yerler vardır, bazı köşeler vardır, bazı binalar vardır, hatta bu binaların odaları vardır, insanı alır elli, atmış yıl öncesine götürür.
Anılarını ustaca bir yerlere saklasan, iyice derine gömmüş olsan bile, o anıları yaratan geçmişi silemezsin.
Sanki bu şehrin başına bir felaket gelmişti. Sanki herkes apar topar göçmeye hazırlanmış, o telaş içinde, başkalarının gözünde hiçbir değer taşımayan, yalnızca kendi geçmişini diri tutan ufak tefeğini alelacele elden çıkarmıştı.
Düşler geçmişten gürültülerdir, dünden kim gelse çünkü, gürültü ederek kabullenir bugünü.
Tarih, milletlerin hafızası olduğuna göre, aklın ve mantığın işlemesinde de büyük rolü vardır. Dünü hatırlayamayan bir insan, bugünün manâsını anlayamaz. Yeni doğmuş bir çocuk nasılsa, öyledir. Hâfızasızlık devam ettikçe, çocuklukda devam eder. Milletler de insanlar gibidir.
Acelemiz varmış gibi içinde yaşadığımız şu anın, hemen geçmiş zaman olması için elimizden geleni yapıyoruz. Çünkü şimdiki zamanın, geçmiş zaman olduğunda sonsuzluğun ışığı altında hafızamıza kazınacağını biliyoruz. İşte bu hafıza, tüm bu anıları bizim için saklar ve beklediğimiz o kötü gün geldiğinde sonsuzluğun perdesini aralayarak bizim içsel hasretimizin nesnelliği olmasını sağlar.
Kamplarda yaşayan bizler gerçek tanıklar değiliz. Bu rahatsız edici düşünceyi, zamanla, ben de dahil hayatta kalanların yazdıklarını okuyarak, kendi yazdıklarımı yıllar sonra yeniden okuduğumda, benimsedim. Bizler, yani hayatta kalanlar, sadece küçük değil, aynı zamanda kuraldışı bir azınlığız. Bizler yalan, beceri ya da şans sayesinde asla dibe vurmamış olanlarız.
Korkarım denizde yüzmekten
Karanlık şekiller altımdayken
Her yudumladığım korku beni küçültür,
Sonuçsal olmayan şeyler ortaya çıkar.
Alarmlar tetiklenir,
Anılar canlanır.
Olması gerekenler değildir olanlar.
Gün gelir, bir fotoğraf karesidir insana yaşama gücü veren asıl şeyin elde kalan tek kopyası.
"Unutma" diye bir şey var mıdır gerçekte, kişi nasıl 'unutur' ki yaşadığı bir şeyi? Kişinin belli bir andaki bilinç içeriği açısından o sırada anımsamadığı örtülmüş, silinmiş, bastırılmış bir yaşanmışlık, bilinçaltında yani yaşadıklarının toplam bağlamı karşılıklı etkileşimleriyle oluşturdukları bütün içinde, tam da o yaşanmışlık yerinde, sürdürür yaşamını [yalnızca bir sözcük oyunu değildi o söz:"yaşadığın her an, her yaşadığın an, yaşar."...] yaptıklarına karışır, onları yönlendirir, etkiler. İşte, bu toplam bağlam, o: yaşamımın bütün anılarını barındıran, yaşamlarını sürdüren bütün:o ben'im, işte...