İnsan kendine özgü şekilde olağandışı bir yaratıktır. Ateşi keşfetti, şehirler inşa etti, muhteşem şiirler yazdı, dünyaya çeşitli yorumlar getirdi, mitolojik imgeler yarattı. Ama aynı zamanda hemcinslerine savaş açmaktan, çevresini yok etmek gibi yanılgılara düşmekten bir türlü vazgeçmedi. Terazinin bir kefesine yüksek zihinsel meziyeti, öbür kefesine aptallığı koyduğunuzda neredeyse dengede kalır.

Benzer Sözler

Yaşıyor, yani savaşıyor olmak her ne kadar insanın ilk, tek ve âsli çabası olarak kalsa da insanlar kendilerini ister istemez buldukları bu çatışmanın kendilerince doğrulanır bir mahiyet kazanmasını arzu ederler. Zaten yapmak zorunda oldukları işi, itile kakıla değil, gönüllüce yapmak isterler. O yüzden yürüdükleri, ama rotası belli olmayan yolda karşılaştıkları her işaret, her bellilik onlara güven verir. Doğru yolda gittikleri telaşına kendilerini o kadar şiddetle kaptırmışlardır ki kuşatıldıkları anlam çemberinden işlerine gelen her adlandırmayı, her tanımı üzerinde fazla düşünmeksizin benimseyiverirler. Çünkü savaş sürmektedir ve ellerine geçirdikleri her silâhı veya kalkanı kullanmada biraz tereddüt gösterecek olurlarsa öldürücü bir darbe yemekten korkarlar.

Hayvanlar hepsi kendi aleminde öylesine huzur içinde hallerinden sızlanmazlar, kan ter dökmemekteler, karanlıkta gözleri açık uzanmıyorlar ve ağlamıyorlar. Ah siz yüreğinde karanlık bir noktası olmayan ve kafası hiç karışmayan insanlar, çelişkisiz ve gölgesiz hayatlarınızla ne kadar sıkıcı ve ne kadar ‘az’sınız.

Her ülkenin yerleşik halkı, yasalar medeniyeti altında kolaylıkla medenileşebilir fakat henüz medenileşmemiş bir durumda olan ve neredeyse her zaman savaşan yönetimler medeni yaşamın medenileşmemiş kısmı büyük ölçüde devam ettirmek üzere ürettiği bolluğu yoldan çıkarırlar. Böylece yönetimin barbarlığını bir ülkenin iç medeniyetine sokularak medeniyetten ve özellikle de yoksuldan, kendi geçimleri ve rahatları için kullanılması gereken bu kazançların büyük bölümünü alırlar. Ahlak ve felsefenin bütün yansımalarının dışında insanlığın işgücünün dörtte birinden fazlasının her yıl bu barbar sistem tarafından harcandığı hazin bir gerçektir.

Yetenek eşitliğinden amaçlarımıza erişme umudunun eşitliği doğar. Bundan ötürü iki kişi aynı anda sahip olamayacaklarını anladıkları bir şeyi arzu ederlerse, birbirlerine düşman olurlar ve esas olarak varlığını korumak ve bazen de sadece zevk almak olan o amaçları uğruna birbirlerini yok etmeye ya da birbirlerini egemenlikleri altına almaya çalışırlar.

Bir insanın hayata adım atar atmaz kendisini içinde bulacağı maskeli balo hakkında haberdar edilmesi son derece önemlidir. Zira bizim medeni dünyamız şövalyelerle, askerlerle, eğitimli insanlarla, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve bilmediğimiz başkalarıyla karşılaştığımız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki? Fakat göründükleri kişiler değildirler bunlar; sadece birer maske ve kural olarak da onun arkasında daima servet avcılarıyla karşılaşırsınız. Örneğin birisi, maksatlı olarak barodan elde ettiği ve sadece bir başkasını daha sağlam ve kesin biçimde hezimete uğratabileceği hukuk maskesini geçirir yüzüne; bir başkası aynı niyetle yurtseverlik ve kamu yararı maskesini seçer; bir üçüncüsü ise din veya öğretide arıcılık ilkesini benimser. Kadınlar, nispeten daha önemsiz seçimler yapar. Kural olarak da; ahlak, evcimenlik ve uysallık maskelerinden istifade ederler. Ardından da tıpkı domino taşları gibi kendilerine belirli herhangi bir karakter atfedilemeyecek genel maskeler gelir. Bunlara her yerde rastlanır. İnsanların iddia ettikleri nezaket, duygu paylaşmada içtenlik ve yüze gülen dostluk bu türe dahildir.

Liste
Yükleniyor…