İkinci öğretimler ile birlikte, kırk civarında öğrenci, kapalı kamyon kasasına bindik, araç hayvan taşınan bir kamyon gibiydi, mezbahanın yolunu tuttuk. Mezbahaya gittiğimizde, kesime sevk edilmiş bir inek vardı. Mezbahadayken ineğin “sahibi” ile konuştum. Adam, ineğin on sene süt verdiğini, “randımanı” düştüğü için de ineği kestirdiğini anlattı. Bu ilk mezbaha ziyaretimin, tanıklığımın hemen ardından bir daha da et yiyemedim.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Üniversitedeyken, sunî tohumlama dersinin uygulaması için bir mezbahaya götürüldük, daha önce hiç mezbahaya gitmemiştim.
Vegan olmam, hayatımdan hayvan sömürüsü ile elde edilen ‘şey’leri çıkartmam da yine bir mezbaha ziyaretine dayanıyor.
Kesim zincirindeki her insanın bir hedef olacağından endişelenmesi gerekir. Köleleştirilmiş ve mahvolmuş yaratıkları hayvan sömürü işletmelerinin yönetim kurullarında besleyen ahlaksız ellerden: fabrika çiftlikleri, yem yuvaları, mezbahalar, paketleme fabrikaları.
Hayvanlar menülerden çıkarılmalıdır. Çünkü; onlar mezbahalarda, kafeslerde, parmaklıklar arasında korku içinde çığlık atıyorlar. Şeytani, alçak, umutsuzluk hapishanelerinde...
Katledilmiş hayvanların vücut parçalarını her gün yiyen insanlar yanlış bir şey yaptıklarına inanmakta zorlanıyor, başka ne yiyebileceklerini hayal bile edemiyorlar.
Vejetaryen olmayanlar “insanların sorunları önce gelir” dediklerinde, insanlar için tam olarak ne yapıyorlar da çiftlik hayvanlarının müsrif bir acımasızlıkla sömürülmelerine destek olmaya devam ediyorlar diye merak etmekten kendimi alamıyorum.
Darwinci bakış açısını kabul ettiğimizde, yani bizlerin özel olarak yaratılmış bir tür olmadığımızı ve Tanrı tarafından verilmiş, diğer canlılara hükmetme hakkımızın bulunmadığını kabul ettiğimizde, hayvanlardan gelen ve onların çektiği acıları somutlaştıran tüm bu ürünleri satın almamamız gerekecektir.
Hayvanlara yapılanların video ve fotoğraflarını izleyerek vejetaryen oldum. Görmek vicdanları eğitiyor.
Bu sene sadece kendi öldürdüğüm hayvanların etini yediğim için bir çeşit vejetaryen oldum. Benim görüşümce bir sürü insan sizin et yiyebilmeniz için bir canlının hayatını verdiğini unutuyorlar, yani benim hedefim bunu unutmamamı sağlamak ve sahip olduğuma şükretmek.
Biz, kan göllerinin ve bir dizi keskin kancaların bulunduğu kesimevlerinde, üstü başı kanla kaplı, korkunç bıçaklarla silahlanmış adamlar tarafından asılan ölü hayvan bedenlerinin olduğu yerlerden geçerken yaşayacağımız o berbat anı kısaltmayı, bunu yaşamak zorunda olmayacağımız zamanların gelmesini amaçlıyoruz.
Biz artık kesime götürülen kuzuların melemesini, öküzlerin böğürmesini, domuzların inlemelerini ve insanın içine işleyen çığlıklarını duymak istemiyoruz.
Bir düşünceyi dinlediğinizde sadece bir düşüncenin değil bir düşüncenin tanığı olarak kendinizin de farkına varırsınız.
Masum canlıların kitlesel olarak öldürülmesine 1945’te son verilmedi ki; sadece hayvanların “sonsuza dek” sömürülmesi ve katledilmesine doğru bir rota değişikliği yaşandı; bu da insan baskısı ve şiddetinin bir modeli ve itici gücü olmaya yaradı. Mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Yahudi Alman düşünür Theodor Adorno’nun söylediği gibi, “ Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp, “ama onlar hayvan” diye düşündüğünde başlar”.
Gündelik yaşamda, birçok sektör ve tesiste insan menfaati için sömürülen, öldürülen ancak hiç sesleri duyulmayan bu hayvanları, ben nasıl 18 yaşıma gelene kadar fark etmemiştim?
Ne ailemde, ne etrafımda, ne de aktif olarak gönüllülük yaptığım hareketin içerisinde bir vejetaryen tanıyordum.
Hayvan haklarına aslında "insan hakları" mücadelesinden geldim. 1980'lerin başlarında bir üniversite öğrencisiyken, Orta Amerika ve Güney Afrika gibi meselelerle ilgileniyordum, bunlar da 1980'lerin başlarında oldukça önemli politik konulardı. Hem Marks’ı hem de sol literatürden başka isimleri bol bol okuyordum, anti-emperyalist ve ırkçılık karşıtı gruplarda çalışıyordum, politik bir eğitimden geçiyordum. 24 yaşımdayken bir aydınlanma anı yaşadım, bir gece double cheeseburger yerken oldukça açık ve net bir şekilde, hayatımda ilk kez yediğim şeyin boğazlanmış bir hayvanın cesedi olduğunu anladım. Bu görüntü aklımdan çıkmak bilmiyordu, bu görüntüyle hayvandan meydana gelmiş o sözde yiyecek arasında bağlantı kuruyordum ve öylesine rahatsız oldum ki yediğim şeyi tükürdüm, yeniden et yemeye çalıştım ama yiyemedim. İçsel anlamda bir şeyler oluyordu, bu konuda hiçbir bilgim yoktu, herhangi bir kitap okumamış, bir konferansa filan da gitmemiştim, olay tamamen içsel bir durumdu, bir çeşit önsezi gibiydi. Bu olaydan kısa bir süre sonra vejetaryen oldum.
Yemeğinizi bir güzel yediniz; ama her ne kadar mezbahalar kilometrelerce uzakta sizden gizlense de, suç ortaklığı diye bir şey var.