Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğrunda ölümlere gidip geldiğim Zulamdaki mahzun resim. Görüşmecim yeşil soğan göndermiş Karanfil kokuyor cigaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..
- Henüz kategori yok.
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
-
Altınkılıç, Kenan ve Zayn Sofuoğlu ile Sağlıklı Yaşam …08.11.2025
-
Chelsea ve Wolverhampton Karşı Karşıya: Liam Delap ve …08.11.2025
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
+Dağılıp dökülerken korkular, Ne olur Gülmeyi unutmayın çocuklar, Gülmeyi unutmayın ki, Çoşkunuzda tükenmesin bahar.
Gökyüzünün kalkıp dudaklarıma bir değmesi var, oysa kapılar var duvarlar var perdeler var…
Yaralı gönlümü, sevgilinin gece renkli zülfünün hayaliyle sardım. Geceleyin merhem bulamayan o yaranın vay haline!
En güzel gecelere Günün ak ekmeğine Nişanlı mevsimlere Yazarım adını... Bir tek sözün şevkiyle Dönüyorum hayata Senin için doğmuşum Seni haykırmaya Hürriyet
Huzur denilen o şeyin her santimine ihtiyacım var bu aralar. Bana biraz bahar gerekiyor. Çok üşüdüm...
Tarihi Selimiye kışlasının bir odası ve kışlanın bir odası, Derin bir rutubet kokusu yayılıyor etrafa. Oda ama ne oda: Hücre hücre… Kapısına kilit vurmuşlar. Burası Türkiye, Mozambik, Angola, Endonezya, Brezilya. Güneşi göremeyenler diyarı, Tutsaklığın kapısının demir parmaklıkları önünde Mehmed’i yükseltmişler bacım mehmedi. Nöbet değişiyor, şimdi kapının önünde bir siyahi var. Mozambikli galiba. Yanında iki nöbetçi daha var. Endonazyalı bir emekçi oğlu emekçi biri, Öteki de Mozambikli yedi göbek köle çocuğu… İşte hayatın diyalektiği. Saat 23.00 hücremde sivri sinekler, Oligarşinin türküsünü söylüyorlar hep bir ağızdan, Ve bir adam avazı çıktığı kadar başlıyor bağırmaya. Sesler yükseliyor. Ve bir koro, hep bir ağızdan özgürlüğün marşını söylüyor. Sineklerin vızıltısı duyulmuyor atık. Genç adam hayretle etrafına bakıyor. Yanında Hasan Tahsin, Hüseyin, Sinan, Alp ve daha niceleri… Bu hücre kalabalık bacım, kalabalık. Asya'nın, Afrika'nın, Amerika'nın devrimcileri, Ve bütün mazlum uluslar bu hücrede. Marş bitiyor, hava yine ağırlaşıyor. Sinirler bozuk, herkes sıkıntılı. Sivrisinekler oligarşinin türküsünü çığırmaya tekrar başlıyorlar. Hüseyin, Sinan, Alp, Che, Pera’da ve Benerci'nin dudaklarında sıkıntılı ve acı bir tebessüm... Emekçiler üzgün, kölelerin boynu bükük. Sivrisinekler memnun ve neşeli… Bekliyoruz, ne zaman kesilecek bu vızıltı? Bekliyoruz, sıkıntılı, sinirli ve mutlu. Bir bekleyiş bu… Hepimiz biliyoruz ki repertuarları bitiyor sivrisineklerin.
Her kışın yüreğinde titreyen bir bahar vardır. Her gecenin peçesinin ardında tebessümle bekleyen bir şafak vardır.
Seslerimiz yeniden kuşattığında şehirleri Şiirlerle, öykülerle meydanlara döküleceğiz. Ve onun sessizce gömüldüğü o şehri, Güllerle cennet bahçesine çevireceğiz.