Gemileri batıranlar, akıntıya kapılmış giden buz dağları olurdu hep.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Türkiye’dekiler benim için Amerika’nın, İsrail’in, yok Türkiye’nin adamı diyorlar. Devletlerle yatağa girmek ayıyla yatağa girmeye benziyor. Biliyorsunuz ayıyla yatağa girdiğinizde, tırmalıyor yani. Benimki de o durum artık.
Filmdeki kötü adamlar kobra yılanı gibidirler. İzlerler, izlerler, izlerler. Sonra da sokarlar.
Bir dünyayı dinle ya da Semavi türden dinlerle doldurmak, sokakları dolu silahlarla doldurmaya benzer. Kullanılırsa şaşırmayın.
İçinde mermi adına taşıdığı düşünceler herhangi bir silahın şarjörüne sığmayacak kadar kalabalıktı..
Hırs, bir sandalın yelkenini şişiren rüzgâra benzer; fazlası gemiyi batırır, azı da gemiyi olduğu yerde tutar.
Şizofrenler hep yeni dünya kuruyorlar ve kurdukları dünyada yaşıyorlar. Ancak dünyalarının akılları yok ve sık sık yeni dünya kuruyorlar. Şizofrenler tutarlı değiller ve ısrarlı olmaıyorlar; toplum, fırsat buldukça şizofrenleri akıl hastanelerine kapatıyor.
Domuz, burnunu pislikten çıkarmaz, pislik mis kokulu olduğu için değil, burnu pisliğe alıştığı içindir. Çocukluğumda fırınlarda yoksullar görürdüm, bayat ekmek arıyorlardı, daha da fazla vermek istiyorlardı; babama sordum, 'oğlum taze ekmeği mideleri almıyor' diyordu. İşte bugün medyada gördüğümüz eski arkadaşlarımızın hep pisliği savunmaları, sakatlandıkları, artık koku diye sadece pisliği belledikleri içindir; bugün halkımız nerede ise beş duyusunu da kaybettiği için, kendisine müzik diye sunulanları, tiksinmeden dinleyebilmektedir.
Türk aydınını düşünceleriyle ayırt etmeye çalışmak, at ile insanı, birinin yelesine, diğerinin saçlarına bakarak ayırmaya çalışmak demektir. Saç ve yele, insan ve hayvanın en zayıf yanlarıdır; yoksun edilmeleri, işlevlerini ortadan kaldırmaz. Saçsız insan veya yelesiz at olabilir, emek ve enerji icra edebilirler. Bu yüzden saç ve yele, insan ve atın ancak organik ekleri sayılabilir.
Darwin, mağaraya konan bir insanın körleştiğini yazıyor. İnsanın gelişmiş türü olan 'aydın' da bunu tersi oluyor: Karanlıkta gözü büyüyor.
Son pişmanlık sabaha varmaz bir karanlık. Nefsinin dişleri kalmamış seni dişlemekten yazık. Belki sana göre ben delirmiş ve sorunluyum; ben senin varmak istediğim o yolun sonuyum.
Altın harflerle yaz mahlâsımı... Halvetim kasvet, kem gözlere şiş!... Câdü yâ herrû!.. Yâ merrû!.. Kaf-kef, gölge haramilerine bir selâm çak!.. Abile patladı, demlenir sîmâm, nüşinrevandan handan ummmam ben... Ahu-yi felek mum, ben şamdan... Düşmez kalkmaz bir Allah'tır, uyan!...
Türkiye için en büyük tehlike laikliği istismar edecek olan şeriat düşkünü siyasi cereyanlardan gelecektir.