En içe yönelimli bu dönemde, Hristiyan mistisizmi, yapısal sorunların çözümüne ve dolayısıyla tasarımı yalnızca zamanın ruhuna aykırı olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu gizemli karanlık güçlerin üretilmesine de yardımcı olan bir mimariye yönelik bir yaklaşım talep etti. İnsanlar kendilerini giderek kozmopolitizme teslim etmeye istekli. ... Dolayısıyla bu yöntemleri daha sonraki bir tarihte mirasımızın bir parçası haline getirmek faydalı olacaktır. Bugüne kadar kültlerin özünü oluşturmuş olan diğer ödünç alınmış yöntemlerle veya başka bakış açılarından türetilmiş ifadelerle hiçbir ilgisi yoktur. Zira Nasyonal Sosyalist Hareket bir kült hareketi değildir; daha ziyade, tamamen ırkçı nitelikteki düşüncelerden doğan bir milliyetçi ve siyaset felsefesidir. ... Bu felsefe mistik kültleri savunmaz, daha çok kanıyla belirlenen bir milletimizi yetiştirmeyi ve yönetmeyi amaçlar. [-] Bu nedenle kültler için salonlarımız yok, milletimiz için salonlarımız var. İbadet yerlerimiz de yok, toplanma yerlerimiz ve yürüyüşler için meydanlarımız var. Kült sitelerimiz yok, spor sahalarımız ve oyun alanlarımız var. Ve bu nedenle, toplantı salonlarımız kült yerlerinin mistik alacakaranlığında yıkanmaz, daha çok güzel ve pratik bir doğaya sahip parlaklık ve ışık yerleridir. Bu salonlarda herhangi bir kült ritüeli yoktur, sadece mücadele yıllarında yürüttüğümüz, alıştığımız ve bu şekilde koruyacağımız türden millet mitinglerinin yeridir. ... Nasyonal sosyalizm, en büyük bilimsel bilgiye ve onun manevi ifadesine dayanan gerçekliğe karşı soğukkanlı ve son derece mantıklı bir yaklaşımdır. Halkın kalbini bu öğretilere açtığımız ve bugün de açmaya devam ettiğimiz için, halka öğretilerimizin amaç ve hedeflerini aşan bir mistisizm aşılamak gibi bir arzumuz yoktur.

Benzer Sözler

Nasyonal sosyalizm zafere ulaşmak isterse bu hususu kayıtsız şartsız bir şekilde kabul etmesi gereklidir. Nasyonal Sosyalist Hareket’in ırkçılık fikirlerini temsil eden teşebbüslerin tamamının kendi hareketinin dışında kalması halinde bir sonuç vermeyeceğini belirtmesi de görevidir. Bizim genç hareketimize ırkçılık fikirlerini sözleşme ile kabullenmiş yolunda bir iddiada bulunulursa, buna verilecek cevap şudur: "Bu fikri yalnız kontrat ile kabul etmiş değiliz. Çünkü eskiden bu ırkçılık kavramından çıkan anlam milletimizin geleceği üzerinde olumlu bir etki yaratmada en uzak bir ayrıcalık olmadığı şeklindeydi. Bu fikirlerde şekil yoktu, bir şekil birliğine rastlanmıyordu. Çoğu kez, birbirleri ile ilgisi bulunmayan ayrı ayrı birtakım kavramlar söz konusu ediliyordu. Bunlar biraz doğruydu. Fakat bazen birbirlerini eleştirirlerdi. Birbirleri ile tam bir irtibat yoktu. Bu durum karşısında bu esaslar üzerine bir parti kurmak imkânsızdı. Bunu ise yalnız Nasyonal Sosyalist Parti başardı."

Kendi halinde 'insanlık' olur mu, diğer insanların görüp de teslim etmedikleri bir 'insanlık' demek istiyorum ve olması gereklidir. Mutlak ve bağımsız bir 'insanlık' dönüşülmelidir; atasözlerini, halk felsefesi cümleleri sayacak olursak, dilimizdeki 'insan kıymetini insan bilir' sözüne baktığımızda bunun kolay olmadığını görebiliyoruz. İnsan bilmese de insan olmalıdır ve diğer insanlardan bağımsız bir insanlık olduğuna inanıyorum; bu, yaşama gücümüzdür.

Foucault, bilimi, bilimin çeşitli kaynaklarından yalnızca birisine, arkeolojiye indirgemeye özeniyor. Kuşkusuz, bilimin kuru’luğu karşısında, zorunluluğu ürkütücü bulunduğunda, bilimsel serüvenin bir aşaması olarak son derece çekici olan arkeoloji veya arşiv araştırması, bir kaçamak ve bir sığınak oluyor. Bir süreç içinde saygın ve gerekli bir yer, sürecin kendisi yapılmak istenince, geri ve kaçkın bir konuma uzanıyor. Foucault bunu yapıyor.

Nietzsche, ilerleme’ye ve dolayısıyla insan’a inanmıyor. Tekellerin egemenlik kurmaya başladığı bir dönemde yaşıyor; tekellerin bireyleri sürüye çevirmeye başladığını görüyor. Bu görgü ve hastalıklı bir yapıyla, tekellere cephe almak yerine sürüye dönüşen kütlelere cephe almaya kalkıyor, sıradan insandan tiksinmeye başlıyor.

Sevgi, ışık türünden kendisini çoğaltan değilse nedir? Ben bunu her gün yaşıyorum; kalpleri taş yüklü olanlar, başka halkları sevdikçe kalplerinde sevgiye yer kalmayacağını sanıyorlar; halbuki insan kalbi sevdikçe büyüyor. Ben topraklarımızın halklarını sevdikçe kendi halkımı daha da çok seviyorum.

Liste
Yükleniyor…