Bir siyasi partinin programı, sadece yakın bir gelecekte yapıla­cak seçimlerde partinin başarısını sağlayacak bir ciladan başka bir şey değildir. Fakat felsefi bir doktrinin programı, kurulu nizama karşı, mevcut bir vaziyete karşı ve hayat hakkında tatbiki bir tehlikeye karşı bir savaş ilânı mahiyetine ve kıymetine sahip bulunmak­tadır.

Benzer Sözler

Sol ne zaman çöker, ne zaman, 'çökmüştür' ya da 'ölmüştür' demek istiyorum; cevabı çok basit ve bir anlamda da totolojik görünüyor. Sol büyük proje, kökten düzenleme ve değiştirme demektir; ütopya'ya yakın ve bir tür mesyanizm'i içinde barındırmaktır. Yalnız, Yahudi mesyanizmi, ki burada İsa'nın çıkışı da var, müdahaleyi kabul etmiyor; sol ise müdahalecilik demektir. Bu nedenle, yerine 'aydınlanma' doktrinini ve bu doktrinin bir uygulaması olan, 'ilerleme' önermesini koymaktadır. Bunlar yoksa, sol çökmüştür ve yoktur; bu kadar basit bir cevaba sahibiz.

Kendi halinde 'insanlık' olur mu, diğer insanların görüp de teslim etmedikleri bir 'insanlık' demek istiyorum ve olması gereklidir. Mutlak ve bağımsız bir 'insanlık' dönüşülmelidir; atasözlerini, halk felsefesi cümleleri sayacak olursak, dilimizdeki 'insan kıymetini insan bilir' sözüne baktığımızda bunun kolay olmadığını görebiliyoruz. İnsan bilmese de insan olmalıdır ve diğer insanlardan bağımsız bir insanlık olduğuna inanıyorum; bu, yaşama gücümüzdür.

Foucault, bilimi, bilimin çeşitli kaynaklarından yalnızca birisine, arkeolojiye indirgemeye özeniyor. Kuşkusuz, bilimin kuru’luğu karşısında, zorunluluğu ürkütücü bulunduğunda, bilimsel serüvenin bir aşaması olarak son derece çekici olan arkeoloji veya arşiv araştırması, bir kaçamak ve bir sığınak oluyor. Bir süreç içinde saygın ve gerekli bir yer, sürecin kendisi yapılmak istenince, geri ve kaçkın bir konuma uzanıyor. Foucault bunu yapıyor.

Nietzsche, ilerleme’ye ve dolayısıyla insan’a inanmıyor. Tekellerin egemenlik kurmaya başladığı bir dönemde yaşıyor; tekellerin bireyleri sürüye çevirmeye başladığını görüyor. Bu görgü ve hastalıklı bir yapıyla, tekellere cephe almak yerine sürüye dönüşen kütlelere cephe almaya kalkıyor, sıradan insandan tiksinmeye başlıyor.

Sevgi, ışık türünden kendisini çoğaltan değilse nedir? Ben bunu her gün yaşıyorum; kalpleri taş yüklü olanlar, başka halkları sevdikçe kalplerinde sevgiye yer kalmayacağını sanıyorlar; halbuki insan kalbi sevdikçe büyüyor. Ben topraklarımızın halklarını sevdikçe kendi halkımı daha da çok seviyorum.

Liste
Yükleniyor…