Bir güz akşamı kadar hüzünlü sakinlikte hiçbir şey yoktur. Işıklar, ürpertili havada donuklaşır, yaşlanmış ağaçlar yapraklarını dökerler, yazın ateşli aydınlıklarıyla kavrulan kırlar, ilk soğuk rüzgârlarla birlikte ölümün geldiğini hissederler.
- Henüz kategori yok.
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Gittikçe yakınlaşır kıyıyı seyreden zambakların kokusu, zamansız ağaran beton evlerin tahta balkonlarından.
Uğur Mumcu katledildiği gün, Villa'da çalışıyordum, 24 Ocak 1993, Temren haber verdi, hiç beklemiyorduk ve artık acele etmem gerektiğini düşündüm. Arkasından Eşref Paşa'nın, Şubat 1993 ve hemen sonra da Turgut Bey'in, Nisan 1993, ölümlerini idrak ettik. Zamanımın azaldığını hissettim.
Elbet bir gün başı dönecek dünyanın dönmekten. Ağzının suyuna batmışlar için henüz saat erken.
Kuru bir akağaç yaprağı kopmuş, yere düşüyor; hareketleri bir kelebeğin uçuşuyla aynı. Tuhaf değil mi? En kederli ve ölgün olan şey en neşeli ve canlı olana benziyor.
Zaman içine atıldığımız şiddetli ve değişmez bir debisi olan azgın bir nehirdir ve kaybolmak mutlaktır bir yerinde zamanın. İşte ölüm diye bildiğimiz şey de bundan başka bir şey değildir.
Seniha kendisinin de bu kirli aydınlığın altında bu eşya ile beraber küflendiğini hissetti. Ayağa kalktı, alnını cama dayadı ve dışarıya baktı. Ağaçlar soyulmuş, havuz, dökülmüş yaprak tabakaları altında görülmez olmuştu. Sonbahar denilen mevsim ne hazin bir mevsimmiş! Bu, adeta yazın çürüyüşü, parça parça çürüyüp dökülüşü gibi bir şeydi.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...
Nihayet yağmur başladı. Bu sabah artık, yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için…
Akşama doğru azalırsa yağmur, Kızkulesi ve Adalar, Ah… Burada olsan, çok güzel hâlâ, İstanbul’da sonbahar.
Bazı yalanlar güzel, Bazı gerçekler acıymış. Bazı ölümler uzun, Bütün hayatlar kısaymış.
Yaşamla karşıtlık oluşturan, ölümden ziyade, yaşlılıktır. Yaşlılık, hayatın parodisidir; oysa ölüm, hayatı bir yazgıya dönüştürür: Ona bir kesinlik boyutu kazandırarak, onu sınırlamak ve korumak yoluyla bir yazgıya dönüştürür. Ölüm, zamanı yürürlükten kaldırır.