Benim sorguladığım adamlarla aramda duygusal bağ vardır. Onlara ağabey gibi olurum. İyi davranırım ve bana her şeyi anlatırlar. Kayıtsız şartsız bana bağlanırlar. Sonra elimizden alınıp cezaevlerine gönderiliyorlar, orada "terörist, köpek" gibi sözlerle karşılaşıp korkutuluyorlar. Bu sefer bir şeyler saklamaya başlıyorlar.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
İtirafçılara işkence yapmadım. Yapılmasını da savunmadım. Bir insanı konuşturmak istiyorsanız onun kadar bilgili olmalısınız. Bilmezseniz soramazsınız. Döverek "Konuş!" diyerek konuşturamazsınız. Önce aranızda duygusal bir bağ oluşturmalısınız. Örgütte yapılan "Sizi öldürürler, ailenizi öldürürler, işkence ederler, kazığa oturturlar." algısından kurtarmak zorundasınız. Sonra zaten karşısındaki adama bağlı kalacak ve konuşacaktır.
Evvela özür dilerim. Ben 78 yaşında bir insanım. 20,5 ay cezaevinde hapis yattım. FETÖ'nün tehdit olduğunu ilk kez Genelkurmay tespit etmişti. Gülen örgütünün kaynaklarının 5 milyar lira olduğunu tespit ettik. Gülen Amerika'dan bana mektup yazdı. 'Burada biz yapmış olduğumuz görev nedeniyle okulları siz alın, biz masumuz' demeye çalıştı. Biz yalnız bırakıldık. Genelkurmay Başkanımız bizi yalnız bıraktı. İsmail Hakkı Karadayı Paşa cezaevine gelirse, 'Biz hizmet edelim, tabakları biz yıkayalım' diyen arkadaşlarımız vardı. Meclis Soruşturma Komisyonu'nda ifade verdikten sonra biz yalnız bırakıldığımızı anladık.
Karanlık günlerimin dostlarından biri Sayın Necmettin Erbakan'dır. Cezaevine düştüğüm an bana avukatını yollamıştır, ‘Ben Tuncay Bey için ne yapabilirim?’ diye sormuştur. Kendisine çok teşekkür ettim. Binlerce mektup aldım partisinin kadın ve gençlik kollarından. Cumhuriyet mitingleri sırasında, o insanları kızdırdığımı, korkuttuğumu o mektuplardan öğrendim, hepsinden özür dilerim diye karşılık yazdım. Bugün, burada yaptığımız şeyler de pek çok insanı kızdırıyor ve korkutuyor. Gelin, birbirimizle konuşabilme mesafemizi kaybetmeyelim.
Bu yüzden bedenleri bulmaya çalışmak benim için gerçek olandan bahsetmekten çok daha kolay. Olabildiğince çok daha olumlu.
Hawkins'in kafasının kesildiğini ve yolun yirmi beş ila elli metre kadar ilerisinde ve yolun yaklaşık on metre batısındaki kayalık bir yamaca gömüldüğünü söyledim. Bunu duydun mu?
İnançlara saygıyı” ben savunmadım. Savunmam da. ‘İnsana saygıyı' savunurum. Bunun doğal ve mantiki uzantısı olarak, özgürlüğü savunurum. İstediğine inanma ve istediğin gibi olma özgürlüğünü savunurum. Hata yapma özgürlüğünü savunurum. Saçmalama özgürlüğünü savunurum. Bunu kusmaya çalışan kim olursa olsun karşı çıkarım. Eğer devletse, meşruiyetini kaybetmiş bir şer örgütü olduğuna düşünürüm. Ama batıl inanca, yanlış düşünceye neden saygı duyayım ki?
Bir zamanlar dünyanın en güzel kasaba ve kentlerinden yüzlercesine sahip bir ülkeydi burası. Hepsi bir örnek ucuz, sefil, zevksiz, sağlıksız, kişiliksiz apartman yığışmaları diyarına çeviren kimdir, bir düşünün. Kaçak yapılaşma mıdır? Yoksa ‘kafana göre ev yapamazsın, ne yapacağına Devlet karar verir’ diyen, memleket çapında örgütlenmiş imar çeteleri mi?
Bizim akrabalarımızla aramıza yapay sınırlar çekenler bizi burada açlığa yoksulluğa mahkûm edenler, bizi burada sınır ticaretine mecbur edenler yetmiyormuş gibi, savaş uçaklarıyla çocuklarımızı parçalayacaklar, arkasından bize hakaretler edecekler. "Tazminatı ödedik, daha ne istiyorsunuz?" diyecekler. Bunların hepsi onların burnundan fitil fitil gelecek. Sanmasınlar ki Pensilvanya'daki hocalarının dualarıdır. Bu, anaların beddualarıdır, âhıdır.
Yaşadığım sürece; işkence, cezaevi yada ölüm korkusunu fikirleştiren insanlardan olmadım. Ve asla da olmayacağım. Onlara ise, sadece acırım.
İnsanların özgürce konuşamadığı, neredeyse Türk olmanın suç sayılacağı bir atmosferde tabii ki cezaevinde olmayı kendime bir şeref kabul ederim.
Hazreti Âdem zürriyetiyiz. Hazret-i Muhammed Mustafa sallalhu aleyhi vesellem ümmetleriyiz. Hazreti İbrahim aleyhisselam milletindeniz. Kavmimiz ya Türktür, ya Kürt, ya Alman, ya İngiliz, ya... zararı yok. Kabirde kavimden sorulmayacağız. Kabirde sana sorulacak olan kimin zürriyetinden, kimin ümmetinden ve kimin milletinden olduğundur.
Sivil savunma hizmetlerimiz aksamıştır. Kurtarma işlerimiz yetersiz kalmıştır. Müteahhitlerimiz malzemeden çalmıştır. İmar düzenimiz laçkadır. Hepsinde gerçek payı var. (...) Nasıl ki sevgi paylaştıkça çoğalırsa, acılar da paylaştıkça azalır.
Ellerime kelepçe vurulmuş ve adliyenin yolunu tutmak üzere “tabuta” bindirilmiştim. İlk duruşmam olacaktı. Mahkemede (Yıldıray Oğur ile) yüz yüze geldik. Gözlerime bakmaktan çekiniyordu. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar da duruşmaya gelmişti. Askerler sarılmamıza izin vermemiş, Altan’ın tepkisiyle yıllar sonra da olsa bir birimizle sarılmıştık. Onlar dışarıda, ben ise ellerim kelepçeli içerdeydim. Aylar sonra Ahmet Altan da tutuklanacaktı.
Türkiye korkak bir devlettir. Türk siyasetçisi, medyası ve iş adamı korkaktır. Bu işte güç önemlidir.
Ben yasak bir dilde yazıyorum. Ve bu benim yazdığım her türlü sözcüğe yansıyor. Ben o ruh haliyle yazıyorum. Ben bu dili 18 yaşında cezaevinde öğrendim. Musa Anter bana öğretti. Ve bin bir güçlükle bir edebiyat dili kurdum. Bir yazarın sahip olması gereken, yazarlığın sürdürülebilmesi için zorunlu olan hiçbir şeye sahip olmayan biriyim. Ne benim devletim oldu, ne kütüphanelerim, ne üniversitelerim, ne iletişim kanallarım, medyam oldu ne de okuyucularım. Bütün bunları yaratmak gerekiyordu.
Cumhuriyet mutlak monarşiden başka bir şey değildir. Çünkü monarkın bir kral ya da halkın kendisi olması hiç fark etmez, çünkü her ikisi de “iktidarı” elinde tutan bir kurumdur.
Gizli oy gizli bir hükümet kurar; ve gizli bir hükümet, gizli bir soyguncular ve katiller çetesidir.
Hükümetler, kişiler ve mülkler üzerinde daha fazla suç işler ve onların güvensizliğine, tüm suçluların toplamından daha fazla katkıda bulunur.