Beni öyle bir şair yapmalısın ki, Acının ne olduğunu bilmeliyim.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Yalnızlık bazen yaratıcılığımı güçlendiriyor. Bir bardak şarap daha içip kendinizi daha kötü hissediyorsunuz. Acı çekmeden sanat yapılmaz. Sanat acıyı dengelemek için vardır.
Nedir bir şair? İç çekmelerini ve çığlıklarını güzel bir müziğe dönüştüren dudaklara sahip olan, fakat ruhunda gizli acılar barındıran mutsuz bir insan.
Şair, hafif kanatlı kutsal bir şeydir; ilham duymadan, kendinden geçmeden, aklı başında iken bir şey yaratamaz.
Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acısıyla uğraşmaz. Şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır.
Dünya o kadar büyük ve zengin ki, yaşam da öylesine çeşitli ki insan her zaman bunlardan şiir çıkarma fırsatını bulabilir. Ama her şiirin bir durumdan doğması gerekir, yani şiirin maddesi gerçek olmalıdır. Hiçbir şey üzerine dayanmayan bir şiirin iyi olacağını sanmıyorum.
Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir. O, kanayan bir yaradan veya gülümseyen bir ağızdan yükselen bir şarkıdır.
Dostoyevski benim için bir şoktu. Onu anlamam 10 yılımı aldı. Acı bizi birleştiren şey. Acı her yerde ve hepimiz onunla yüzleşmeliyiz. Benim bütün filmlerim onun hakkında. Dostoyevski, aynı kitabı tekrar tekrar farklı karakterlerle ve farklı durumlarla yazmış. Ben de aynı filmi tekrar tekrar yapmaya çalışıyorum. Konuyu değiştirmek bana oportünizm gibi geliyor, sanki siyasi ya da finansal sebeplerden yapılıyormuş gibi.
Şiir, resullerin sözü gibi, muhtelif teşrifata müsait bir vüs'at ve şümulü hâiz olmalı. Bir şirin manası diğer bir mana olmaya müsait oldukça her okuyan ona kendi hayatının da manasını izafe eder ve bu suretle şiir, şairle insanlar arasında müşterek bir teessür lisanı olmak pâyesini ihraz edebilir. En zengin, en derin ve en müessir şiir herkesin istediği tarzda anlayacağı ve binaenaleyh nâ-mütenâhî hassasiyetleri isti'âb edecek bir vüs'ati olandır. Mahdud ve münferit bir mananın çemberi içinde sıkışıp kalan şiir, hududu, beşeri teessürâtinin mahşerini çeviren o mübhem ve seyyâl şiirin yanında nedir?
Şiir de köpük cinsi bir şeydir doğrusu. Bir hareket, bir çalkantı, bir ameliyenin bulunduğu yerden çıkar. Koşan atların, kuduz hayvanların, saralı insanların ağzında, dalgaların çarptığı, çağlayanların düştüğü yerde köpük olur. Bir de maden eritilen potalarda rastlarsınız köpüğe. Madenlerin erimesi, ırmakların akması, atların koşmasıdır esas olan. Köpük bazen bir belirti, ama her zaman bir artıktır. Köpük gider, geriye onun belirmesini gerektiren iş kalır. Şiir de bütün öteki sanatlar gibi asıl hareketin kendisine özgü dışa vuruşudur. Bir tamamlama, bir kaçınılmaz fazlalık, yerini bulamamış insanlığın çalkantısından doğmuş bir köpüktür.
Klâsik şairimiz vezin ve kafiye kullanıyordu, adına nazım diyordu. Şiir iki kanadıyla uçabilen bir kuş gibiydi; bir kanadı vezin, bir kanadı kafiye... Söyleyeceği sözü vezin ve kafiyeye oturttuğu zaman zaten kendiliğinden güzelleşiyordu. Ama bugünün şairi vezin ve kafiye kullanmadığı için sözü salt "güzel" söylemek zorunda; yani tamamen yüreğini ortaya koyarak bir güzellik yapmak zorunda. Bu bakımdan şiir nazımdan daha zor bir sanattır. Nazım yer yer zenaat olabilir, ama şiir asla zenaat olmaz, o hep sanattır.
Yıl bindokuzyüzkırkaltı Ankara'da Şükran Lokantası Köşede bir masa Masanın üstünde bir tabak Tabakta marul salatası Bir sandalyede sen vardın Orhan Veli Bir sandalyede ben Yıl bindokuzyüzkırkaltı Ankara'da Şükran Lokantası Köşede bir masa Masanın üstünde bir tabak Tabakta marul salatası Bir sandalyede sen vardın Orhan Veli Bir sandalyede ben, Kadehlerimizde Kulüp rakısı Ve dudaklarımızda yarım kalmış mısralar Hala gözlerimin önündedir O sarhoş gecenin hatırası. Şimdi mahzun kaldı şiirlerin Gittin "Sereserpe" "Hürriyete doğru" "Kitabe-i sengi mezarın" "Altındağın rüyası" Hey! koca Orhan Veli hey! Ne sana kaldı, ne bana kalır Bu gözünü sevdiğim dünyası.
Sonuç olarak genç şairlerin çok okuyup çok yazmalarını, fakat zor beğenip az yayınlamalarını dileyeceğim.