Benzer Sözler

ODTÜ’de ülkücüydüm. Devrimcileri dövüp dövüp atıyordum. İki ülkücü vardı: Biri Kürşad Tüzmen, diğeri Üzeyir Kaptan. İkimiz, 10 bin kişilik okulu sustaya çevirmiştik. Zafer Çağlayan diyor ya, “Eskiden tanışıyoruz” diye. O zaman ülkücüydü, şimdi “Kürt’üm” diyor; fark etmez, ülkücü türkücü... ODTÜ’den gider, Yükseliş’te onları dayaktan kurtarırdım.

Neler mi yaptılar, kısa kişisel tarih şudur: a) Tağmaç, darbe yaptığında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesiydim. Kovdular. Hakim Yarbay, askeri savcı, Mustafa Deniz, beni, hapsanenin kapısından döndürdü, adını sevgiyle anıyorum. b) Evren, darbe yapınca, hem Gazi Üniversitesi’nden çıkarttılar ve hem hapse koydular. c) Özkök Darbe yapınca, Gazi’den iki kez kovdular ve hep pencereden tekrar girdim. Hapse atmaktan yorulmuşlardı, ayrıca hapishaneden pek taze çıkmıştım, atmadılar.

Suçluların cezaları müebbet hapse çevrilmelidir. Nihayet bunlar genç, tecrübesiz, taşkın insanlardır. Taşkınlıklarının hiçbir netice veremeyeceği kendilerine ve emsallerine öğretilmiştir.

“Mösyö Montagna, bana bak, ben protesto bilmem” dedim. “Ne bilirsin?” diye sordu. “Böyle protesto ettin mi, ben bir saat sonra muharebeye tutuşuyoruz, deyiveririm” cevabını verdim. Beni protesto eden bu adam derhal ciddiyetini bıraktı: “Şimdi muharebe lafını nereden çıkardın?” dedi. Bunun üzerine şöyle konuştum: “Ben bütün ömrümde emir aldım ve emir verdim. Bunun dışında protestoydu, cilveydi, böyle şeyleri bilmiyorum” dedim.

Serde gençlik var koca çınar,
Sevda var,
sen sevdanı çiğneyip geçer misin?
Öte yanda gurur var,
Ölesiye gurur var,
Seni unutanları, sen olsan sever misin?
Bir yol eğ de başını, dinle arkadaşını.
Kulun kölen olayım, sil gözümün yaşını.

“Ben belli imkânlara sahibim, Kolej’de okuyorum, İsviçre’de, Fransa’da yüksek tahsil görüyorum; benden çok daha fazla yetenekli olan ve bu tür bir tahsilden çok daha fazla fayda sağlayabilecek kimseler bunu yapamıyor,” diyerek bir eşitsizliğin varlığını ve bu eşitsizliğe karşı olmak gerektiğini, çok küçük yaşlarımda hissettim.

Duyguları ucundan tutan teknoloji insanlarının, bu hayatın her zerresine yayılmış kuru görüntüler ve baştan savmalık içinde aşk yaşamaları mümkün değil. O nedenle bazı özel kişilikler dışında gençlerin ‘aşk’ diye yaşadıkları bir şuursuzluk hali.

Genç arkadaşlarımız, mümkünse eğer, edebiyatın mutfağında olmaya baksınlar. Türk edebiyatında iz bırakmış isimlerin ezici çoğunluğu, edebiyatın mutfağında olmuş kimselerdir. Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a, Cemal Süreya'dan İsmet Özel'e kadar. Ya dergi çıkarmışlar, ya yayınevi kurmuşlar ya da bunlara benzer işlerin bir ucundan tutmuşlar.

Liste
Yükleniyor…