Halkın sevgisine hiç güven olmaz. Bugün ayağını öper, yarın da aynı ayağına ip bağlayıp seni ağaca asar.
- Henüz kategori yok.
-
Kral Kaybederse 25. Bölüm: Kenan ve Fadi Arasındaki Ge…12.11.2025
-
Irak'ta Seçimler: Liderlerden Katılım, İstikrar ve Şef…12.11.2025
-
2026 Ocak Ayı Emekli ve Memur Zammında Son Gelişmeler:…12.11.2025
-
Oscar Adayı ve Golden Globe Sahibi Aktris Sally Kirkla…12.11.2025
-
Cüneyt Özdemir'den Muhalif Akademisyenlere ve CHP'ye Y…12.11.2025
-
Eşref Rüya'da Heyecan Yükseliyor: 22. Bölüm Fragmanı v…12.11.2025
-
Kral Kaybederse 26. Bölüm: Kenan'ın Reddedilme Şoku ve…12.11.2025
-
12 Kasım Tarot Falı: Aşk, Kader ve Duygusal Dönüm Nokt…12.11.2025
-
Morgan Stanley Özel Şirketlere Yönelik Kapsamlı Araştı…12.11.2025
-
Güneş'teki Şiddetli Patlamalar Sonrası Dünya'yı Kapsam…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Toplumsal Eleştiri
Bir kızım olduğu için çok mutluyum.Ve umarım o da aptal olur... Çünkü bir kızın dünyada ola bileceği en iyi şey, güzel ve aptal olmaktır.
Tek bir şey var insanlığın emin olduğu Zenginin parası çok olur fakirin çocuğu..
Bu bayram koç derisi ile postu arasına elini erkek yumruğu şeklinde sokabilen deri yüzücü kadınlar görme hevesindeyim. Kadınların çoğu kurban kesilirken testere 2’yi seyreden sinema hatunları pozisyonuna geçiyor neden?
İnsan, kendin hayvandan ayırmak için her zaman ve öncelikle zekâsıyla övündü mesela. Ya da “İnsan gülen hayvandır” diyerek kendisine çok özel ve naif payeler atfetti. Oysa insanı hayvandan farklı kılan hiç de bunlar değildi. İnsan ne kadar böbürlenirse böbürlensin, gülmeyi becermek ya da zekâsı onu özel kılmadı. Çünkü zekâsını türünü geliştirmeye değil, köleleştirmeye adadı. O yüzden dünya nüfusunun toplamıyla kıyaslandığında binde bir bile etmeyen küçücük bir kesim, dünyanın bütün zenginliklerinin yarısından fazlasını elinde tutarken, diğer binde 999, bir avuç efendiye kulluk etme yarışındalar. Ve kesin olarak bu nedenle de insanın yüzündeki gülüş farkına varsa da varmasa da yaşadığı her yüzyıl biraz daha tükendi ve o kadar büyük bir acı ve mutsuzluk ördü ki çevresine, her neslin bir sonrakine devretmek için elinde sadece hüzün kaldı.
Normal olarak nitelenen her şey kendi orijinalliğini yitirmiş ve kontrol altına alınmış, itaat etmiştir. 'Normal insan, normal düşünce, normal davranış biçimi vs...' Normal olan artık kendisi olmayandır. Çünkü o budanmış, kırpılmış, Procrustes'in Yatağı'na uydurulmuştur. Michel Foucault, normal insanın kurgu olduğunu söylemişti. Normal olan, kendisi olmayandır.
Kapitalizm insanın tüm zamanını çalmakta ve böylece onu köleleştirmektedir. İnsanların artık daha fazla para kazanmaktan başka bir amacı yoktur, bu daha fazla para daha az entelektüel faaliyet, daha az insani yaşamdır.
İçinde yaşadığımız çağ, her ne kadar 'bilgi ve enformasyon çağı' olarak nitelense de özünde anti-entelektüel bir çağdır. Bu ilk bakışta bir paradoks olarak görünse de, yadsınamaz bir gerçektir.
"Fedakârlıktan en çok söz edenlere bakınız, onlar genellikle bir fedakârlıkta bulunmazlar. Bir takım değerler için ölmekten söz edenlere bakınız, onlar ve yakınları genellikle hiç bunun için ölmezler. Bu kavramdan söz edenler, genellikle kendileri için değil, başkaları için bundan söz etmişlerdir. Onların dudaklarının ucunda başkalarının hayatları gizlidir."
Bu coğrafyada, ne kadar güzel şey varsa, yasaklanmış. Devletin yasaklamadıklarını da, toplum görünmez yasalarla yasaklamış. "Bana masal anlatma!", "Karı gibi gülme!", "Caz yapma", "Bana felsefe yapma!" vs... gibi ne kadar güzel şey varsa hepsi yasaklanmış. Durum böyle olunca, masalları, müziği, felsefeyi, hatta müziği bile yasaklayan, hor gören bir toplumun bu hale gelmesine şaşırmamak gerekir.
Kolları çıplak kadınların kiliseye girmesine izin verilmiyor, ancak çıplak Yahudilerin kendi mezarlarını kazmasına izin veriyorlar.
Aziz abi niye Sivas’a gitti? Ömrünü yetim, kimsesiz çocuklara niye verdiyse o yüzden gitti. Aziz abi yakılmayı hak edecek ne yaptı bu ülkeye? Ölmeden bir saat önce bile, ömrünü verdiği kimsesiz çocukların nasıl daha rahat yaşayacaklarını ve gelecekte onlara daha iyi neler sunabileceğini düşündüğüne adım gibi eminim...
Hep söylerim: Türkiye'de bir insan tipi vardır, bilmez, bilmediğini de bilmez, öğrenmek de istemez, öğretene de kızar.
Maddi bir kayıp olmadan manevi bir yükselişin imkanı yok. Yoga kurslarının aylık ücretlerine bakın en basitinden.
Behzat Ç. gibi Ankara'da doğup büyüyen bir adamın duyup duyabileceği bütün sıkıntıların mimari karşılığı Ankara Adliyesi'dir. Kafka burayı görseydi, "Adamlar yapmış," deyip yazarlığı bırakırdı.
Bizi samimiyetin hastalık olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. İnanınca, herkes gibi olunca, aptallaşınca iyileşiyoruz.
Şiddete başvuran polisler var. Bunun cezalandırılması gerekiyor. Fransa'da toplumda da şiddet ve ırkçılık var. Bu bir gerçek.