Korkunun dayatılması, ülkeyi harap eden şirketlere meydan okunmamasını sağlar. Korku bizi çiftlik hayvanları gibi kafeste tutuyor.
- Henüz kategori yok.
-
Türk Sanat Müziği'nin Efsane İsmi Muazzez Abacı Hayatı…14.11.2025
-
Dua Lipa ve Diğer Yıldızlar, Fahiş Bilet Fiyatlarına K…14.11.2025
-
Yıldızlararası Ziyaretçi 3I/ATLAS: Yoğunlaşan Aktivite…14.11.2025
-
Anadolu Efes, EuroLeague'de Kritik Bayern Münih Maçına…14.11.2025
-
11. Yargı Paketi'nde Çocuklara Yönelik Ceza Artırımı G…14.11.2025
-
İngiltere Sırbistan Karşısında Dünya Kupası Elemelerin…14.11.2025
-
Portekiz, İrlanda Deplasmanında Dünya Kupası Biletini …14.11.2025
-
Kamerun Millî Futbol Takımı'nın Mevcut Durumu ve Gelec…13.11.2025
-
Carlos Alcaraz Turin'de Yarı Finalde: Fritz Zaferi ve …13.11.2025
-
Kim Milyoner Olmak İster'de Norveç'in İkinci Büyük Şeh…13.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
siyaset
Korku, bizi şişirilmiş bir orduya yapılan hükümet harcamalarına itiraz etmekten alıkoyuyor.
Rusya ile savaşta değiliz. Rusya, Ukrayna ile savaş başlattı. Ukrayna, AB'nin yakın bir ortağı ve dostudur. Bu yüzden ona birçok farklı şekilde yardım ediyoruz. Her şeye rağmen aynı anda Rusya ile iletişim kanallarını açık tutmaya çalışıyoruz.
Azerbaycan'da, vatandaşların hak ve özgürlükleri etnik veya dinsel aidiyete bakılmaksızın eşit ve ayrım gözetilmeyen şekilde güvence altındadır. Azerbaycan devleti, Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermeni vatandaşlarını ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik alanına yeniden entegre etmeye kararlıdır. Bunun için ülkenin anayasası sağlam bir yasal çerçeve sağlamaktadır. Çatışma bölgesindeki Azerbaycanlı ve Ermeni nüfusun, Azerbaycan'ın egemenliği ve toprak bütünlüğü çerçevesinde, birbirlerinin güvenliğine, etnik ve dinsel aidiyetine saygı göstererek barış içinde bir arada yaşaması sağlanmalıdır ve sağlanacaktır. Biz çatışma sonrasındaki yeni aşamaya, yeniden yapılanma, rehabilitasyon ve barış içinde bir arada yaşamanın yeniden sağlanması aşamasına adım atıyoruz. Kalkınma ve iş birliği için yeni olanaklar ortaya çıkmaktadır. Ortaklarımıza gelecek vadeden yeni gerçekleri değerlendirmeye ve bunlardan yararlanmaya çağırıyoruz.
Rus emperyalizmine boyun eğmek kader değildir. Kuzey Kafkasyalıların birlik ve özgürlük gibi doğal ve siyasi hakları vardır.Bu talepler gündeme getirilmedikçe Kuzey Kafkasyalılar günden güne yok olacaklardır. Çünkü bu düzen emperyalizmin düzenidir.
Ancak ne yazık ki, bazı İslam ülkeleri, emperyalist güçlerin oyununa gelerek Türklere ihanet etmişlerdir. Türklere ihanet ederek arkadan vuranlar belasını bulmuştur. bugün bazı İslam ülkelerindeki çıkmazlar ve sıkıntılar, bu tarihi hatanın bedelidir.
Ergenekon davası, sanıklarına en beklenmedik adreslerden gelen desteğe rağmen, doğru-dürüst yürütülürse, çok kişi çok şeyin, “derin devlet”in öyle pek de derinlerde olmadığının farkına varacak.
Bu savaş böyle Türkiye halkının savaşı falan değil. Bu savaş Türkiye vatanını koruma savaşı falan da değil, bu savaş Türkiye’yi tehlikeden çıkarma savaşı da değil, bu tamamen Erdoğan ve AKP’nin iktidar amacıyla gerçekleştirdiği bir savaştır. Bütün toplumu da buna kurban ediyor. Türkiye toplumu bunu bozmalıdır. Bu oyunu ortadan kaldırmalıdır. Görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Biz Türkiye toplumuyla barışı gerçekleştirmek istiyoruz. Hem de gerçek bir barışı gerçekleştirmek istiyoruz. Eğer Türkiye toplumu görev ve sorumluluklarına sahip çıkarsa, uluslararası topluluk görev ve sorumluluklarına sahip çıkarsa o zaman Türk hükümeti Erdoğan mecburen barışı kabul edecektir. Müzakereyi kabul edecektir. Sorunların çözümünü kabul edecektir. Bunun dışında da başka bir yol yoktur.
Umumi ıslahat yapmak emeli bizde o kadar bir katiyetle vardı ki esasen bu dahili ıslahatı yapmadıkça memlekette yaşamak imkanı olamayacağına imanımız vardı. Fakat bizce bütün ıslahatın başlangıcı iki buçuk asırdan beri başımıza asumani bir bela suretinde dikilmiş olan çarlığın mahvolduğunu görmek ve onun memleket içinde her zaman yaptığı entrikalara nihayet vermekti.
Simide, suya zam yapılırken, gübre 1000 liradan 2000 liraya çıkarken, salça 14 liradan 40 liraya çıkarken, bu fındığın suçu günahı nedir ki 3 dolardan 2 dolara indi. Buna da sahip çıkılsın istiyor ve sesimizi duyurmak için bir aydır mücadele ediyorum. Fındık üreticisinin sesini duyurmak için gayret gösteriyorum. Bu basın açıklamasını geçen hafta yapacaktık. Sayın İçişleri Bakanımız, sayın valimiz dediler ki; ‘Erteleyin, TMO fiyat açıklayacak’. Bizim niyetimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Onun için erteledik. AK Parti Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız, sürekli televizyonlara çıktı beyanat verdi. ‘Pazartesi açıklanıyor, Çarşamba açıklanıyor, olmadı Cuma, olmadı haftaya’. ‘TMO fındığı alacak’ diye bağırıyordu. Biz de umutla TMO fındığı alacak diye bekledik.
Partiler kapatıldı ve Müslüman Kardeşler partisi ile çarpıştık. 4 yıl içerisinde, 1953 ve 1954 yıllarında Müslüman Kardeşler o dönemde devrim ihtimalini etkilemek ve devrim üzerinde vesayet kurmak istediler. İhtilaf yaşadık, bize savaş ilan ettiler. 26 Ekim 1954'te İskenderiye'de bana ateş açtılar. Çatışma başladı ve Müslüman Kardeşler partisinin terör üyeleri tutuklandı.
Devleti yönetenler milletin karnını doyurmaz. Millet; alın terinden verdiği vergilerle, devleti yönetenlerin karnını doyurur. Nokta..
Ekonomik kriz demokrasilerde farklı seçim sonuçları çıkarır. Siz ekonomik krizden Aliyev’in, Maduro’nun, Mübarek’in, Mugabe’nin seçim kaybettiğini duydunuz mu?
Bu coğrafyada (Orta Doğu) korkuyla, baskıyla, despotlukla, hile hurdayla sittin sene gücü elde tutmaya "siyasi istikrar" denir. En büyük örnekleri Hüsnü Mübarek, Esad, Aliyev ..
Diktatörler seçim yaparlar ama kaybetmezler. Hüsnü Mübarek gibi, Sisi gibi, Putin gibi, Esad gibi, Aliyev gibi, Maduro gibi. Seçim kaybeden diktatör bilen varsa yazsın, öğreneyim.
Dünyada 190 kadar ülke arasından, hiçbiri, ama hiçbiri, Türkiye gibi ülkenin sınırlarını kayıtsız şartsız açıp, kim olduğu, ne olduğu belli olmayan milyonlarca şaibeli insanı içeri almaz. Yasalarımıza göre bu karar kesin suçtur. Ve bu kararı verenler çok ağır suç işlemektedirler.
Coğrafya değil, attığın oy kaderindir. Coğrafya kader olsa; bir Kuzey Kore'ye bak bir Güney Kore'ye bak. Bir Türkiye'nin Ege sahillerine bak, bir Yunanistan'ın Ege sahillerine bak. Bir Mısır'a bak, bir İsrail'e bak.
Yöneticisine “reis” denilen ülke, demokratik de olamaz, hukuk devleti de olamaz, huzur içinde de olamaz.. Nokta!
Bizimle “Kemalist” diye akıllarınca dalga geçen, yaylanın otuyla büyümüş liboşlar; Bir asır önce bile, “İlim, bilim, irfan” diyen bir kurucu lider varken, 21. yüzyılda sizler gibi “ kader , fıtrat” diyen Ortaçağ kafasının yanında mı duracaktık?
Türkiye gelişmiş bir ülke değildir. Türkiye gelişmekte olan bir ülke de değildir. Seçmenin ısrarla yaptığı seçimler ve talepleri nedeniyle Türkiye, gelişmemekte kararlı bir ülkedir.
Normal zekaya sahip bir insan olup biteni, dinlemeye takılanları, bakanların istifalarını, bilhassa Başbakan'ın 30 senelik dostu Erdoğan Bayraktar'ın açıklamalarını, Sayıştay raporlarını, yargıya apar topar gelen düzenlemeleri vs... yan yana koyarsa sonuçta pis kokuların geldiğini anlar. Bu iki kere iki dört kadar net.