#vicdan

Ya egemenlerin kiralık uşaklığını yapacaktım ve refah içinde yaşayacaktım, ya da halkımın gönüllü hizmetkârlığını yapacaktım ve yoksulluğu, mahpusluğu, işkenceyi hatta ölümü göze alacaktım. Ben, ikincisini tercih ettim.

Ağlamak öyle bir iksirdir ki, kavrulan ruhun ateşini ondan başka hiçbir şey söndüremez. Ruh tutuşunca vicdan kavrulmaya başlar ve işte o zaman insan ağlar. Ağlar ve ruhunun ateşini söndürür. Sıkıntı ve şiddet karşısında en geçerli iksir, rahat ve rehavet zamanında yapılan duadır.

Ölümün karşısında ve tanrı ile adaletin huzurunda bulunduğum şu anda, Atatürk’e övgüler yazmak için kaleme sarılan şair kadar vicdanım rahat. Uğruna can verecek adamlar bulunduğuna göre, davamızın daha güçlü olarak yaşayacağına inanıyorum. Ve diyorum ki Atatürk ölmüştür ama var olmakta devam ediyor. Şimdi ben de öleceğim ama Atatürk ilkeleri, ölümümle çok daha yüce bir değer kazanacak

Müslüm baba'ya acil şifalar diliyorum, en derin hislerimle; dayansın ve yaşamak kazansın, hayata dönsün isterim. En sert tartışmalarda en ağır sözleri karşılıklı söylemiş olsak bile, bu hayatta bambaşka müzik kulaklarımız, bambaşka gelecek hayallerimiz olsa bile, sonuçta bütün kavgalar da insanidir, bir insanın yaşama dönmesini istemek de insanidir, sonuçta insanız, ölümden değil, yaşamaktan yanayız, hayata dön Müslüm baba.

İyiliğin, kötülüğün, ahlakın ve ahlaksızlığın evrensel olanları vardır. Hangi inanca mensup olursa olsun, bazı iyileri iyi, kötüleri kötü bilmeyen toplum yoktur. Demek ki insanın aklı ve fıtratı iyiyi ve kötüyü bir yere kadar anlayabilir. Muhtaca yardımın, dürüstlüğün ve adaletin iyi olduğunu; yalanın, sahtekârlığın, zulmün kötü olduğunu herkes kabul eder.

Gündüz yabancı ajanslardan birinin geçtiği fotoğraf gözümün önüne geldi. Filipinler mahreçli fotoğrafta bir bisikletin selesine doldurulmuş birbirinden güzel, birbirinden sevimli köpekler görülüyordu. Ve şöyle bir not vardı: "Bunların hepsi ölüme götürülüyor. Akşam restoranların en gözde yemeği olacaklar..." Tabağımdaki yoğurtlu çoban kavurmaya çatalı batırdığımda, sanki kendi köpeğimi, Junior'ımızı yiyormuşum gibi geldi. O akşam vejetaryen oldum. Bir başka deyişle 17 yıldır ne et, ne tavuk, ne balık... Ne de herhangi bir et suyu... Son nefesimi verinceye kadar da öyle gidecek.

Balistik raporunda yanlışlık yaptılar, bana kitlemi koruma görevi verilmişti, birden saldırı gelince ben çektim, bize doğru ateş edeceklerini görünce mecburen ateş ettim. Ben ateş ettim ama o arkadan kendi arkadaşlarının ateşiyle de vurulmuş. O yakın hatta neredeyse bitişik atışmış, çok üzgünüm genç bir askerin ölmesine ama yaptıklarımdan dolayı asla pişman değilim çünkü bunu halk adına yaptık.

Aziz abi niye Sivas’a gitti? Ömrünü yetim, kimsesiz çocuklara niye verdiyse o yüzden gitti. Aziz abi yakılmayı hak edecek ne yaptı bu ülkeye? Ölmeden bir saat önce bile, ömrünü verdiği kimsesiz çocukların nasıl daha rahat yaşayacaklarını ve gelecekte onlara daha iyi neler sunabileceğini düşündüğüne adım gibi eminim...

İnsanın insana emanet olduğu şuuruyla, Türkiye dünyanın en cömert ülkesidir. Biz, hayat okulumuz olan Anadolu'da, paylaşmanın tek bir lokmayı bile çoğalttığını öğrendik. 19 Haziran Dünya İnsani Yardım Günü'nü kutluyorum. Temennim, insan hayatına verilen değerin tüm dünyada eşitlenmesi, barış ve sevginin aramızdaki hakim güç olmasıdır. Pakistan'da sel hayatı yerle yeksan etmişken oraya gitmeseydik, sel olan gözyaşlarını nasıl silerdik? Dünyanın gidilemez bölge ilan ettiği Somali'ye gitmeseydik, umutların tükendiği bir yerde umudu yeniden nasıl yeşertirdik? Rohingya Müslümanları topraklarından sürüldüklerinde Bangladeş'e gitmeseydik, 'sesinizi duyduk' nasıl derdik? Açacak bir gönlümüz olduğu için kapılarımızı da açtık. Aksi halde, yalnızca haber bültenlerinin seyircisi olmaz mıydık?

Liste
Yükleniyor…