Hz. İbrahim, insanı kurban olmaktan kurtardı. Zerdüşt ise hayvanın dahi kurbanını yasakladı. Hz. İbrahim ve Zerdüşt’ün düşüncelerini önemsiyorum. Bundan böyle et yemeye karşı bireysel bir tavır aldım. Vejetaryen oldum. Bu ilkel avcılık kültüründen gelen geleneğin kalkmasını diliyorum. Kurban Bayramını, kurbanın kaldırılması temelinde kutluyorum. Bu barışı getirir. Bayram, şekerle ve tatlılıkla kutlanmalıdır.
- Henüz kategori yok.
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#vejetaryenlik
İnsanlık bir gün, biyolojik olarak kendisine benzeyen, bir ana-babası, yavrusu, yüzü, duyguları olan, acı çeken, mutlu olan, başka canlıları hunharca öldürüp yeme cinnetinden kurtulacak. Bundan adım kadar eminim. İlerideki kuşaklar bizim çağımızı hayretle okuyacak ve “Sahiden mi? Canlıları ödürüp onların ölü gövdelerini mi yiyorlarmış?” diye inanamayacaklar.
Hayvanları sevdiğim için vejetaryen değilim; vejetaryenim çünkü bitkilerden nefret ediyorum.
Et yemekten hoşlanmıyorum çünkü; domuzların ve kuzuların nasıl öldürüldüğünü gördüm. Onların acısını gördüm ve yaşadım. Yaklaşan ölümü hissediyorlardı. Dayanamadım, çocuk gibi ağladım. Koşarak bir tepeye çıktım, nefes alamıyordum boğuluyorum sandım. Kuzunun ölümünü yaşadım.
Vejetaryenlik, vücut sağlığı ve canlılığı üzerinde olduğu kadar zihin ve zihin faaliyetleri üzerinde de güçlü bir etkiye sahiptir. Diğer canlılara zarar vermeyi sonlandırmadıkça bizler, canavar ruhlular olarak kalacağız.
Ben bir vejetaryenim. Etin sanılanın aksine çok büyük yararları olduğuna, vücut için büyük ihtiyaç olduğuna inanmıyorum. Et ve et ürünleri kesinlikle yemiyorum ve sağlıklıyım.
Hayvanları yeme arzumuzu sürdürdükçe; mutluluğu elde etmek, dolayısıyla da adil bir toplum yaratmak için gereken şartları sağlamak nasıl mümkün olacak.
Yüreğimizden gelen doğal, yapmacıksız duyguları zorla bas ırmadığımız sürece insanın içinde diğer canlıları öldürme ve canını yakmaktan nefret etme duygusunun var olacağı açıktır. Ve yine hiç kuşku yok ki, insanlar yedikleri hayvanları bizzat kesmek zorunda kalsalardı, çoğu et yemekten vazgeçerdi.
Hayvan haklarına aslında "insan hakları" mücadelesinden geldim. 1980'lerin başlarında bir üniversite öğrencisiyken, Orta Amerika ve Güney Afrika gibi meselelerle ilgileniyordum, bunlar da 1980'lerin başlarında oldukça önemli politik konulardı. Hem Marks’ı hem de sol literatürden başka isimleri bol bol okuyordum, anti-emperyalist ve ırkçılık karşıtı gruplarda çalışıyordum, politik bir eğitimden geçiyordum. 24 yaşımdayken bir aydınlanma anı yaşadım, bir gece double cheeseburger yerken oldukça açık ve net bir şekilde, hayatımda ilk kez yediğim şeyin boğazlanmış bir hayvanın cesedi olduğunu anladım. Bu görüntü aklımdan çıkmak bilmiyordu, bu görüntüyle hayvandan meydana gelmiş o sözde yiyecek arasında bağlantı kuruyordum ve öylesine rahatsız oldum ki yediğim şeyi tükürdüm, yeniden et yemeye çalıştım ama yiyemedim. İçsel anlamda bir şeyler oluyordu, bu konuda hiçbir bilgim yoktu, herhangi bir kitap okumamış, bir konferansa filan da gitmemiştim, olay tamamen içsel bir durumdu, bir çeşit önsezi gibiydi. Bu olaydan kısa bir süre sonra vejetaryen oldum.
Ben vejetaryen olmak istiyorum. Herkesin vejetaryen olmasını isterdim. 100 veya 200 yıl sonra bugünkü hayvanlara karşı davranış şekillerimizle dedelerimizin kölelere davranış şekillerine baktığımız gibi bakabiliriz. Çiftliklerde ve kesimhanelerde hayvanlara karşı zalimce muameleye karşı çıkmak bizim için çok önemlidir.
Bana, Pisagor'un o zamanlar et yemekten ne sebeple uzak durduğunu soruyorsunuz. Kendi adıma, ne gibi bir mizaçla, ruh hali veya sebeple yapılmış olursa olsun, ağzına ilk defa et süren, ölü bir hayvanın etini diline değdiren, birilerinin önüne bu ölü bedenleri ve onların hayaletlerini koyan insanların, bu parçalara nasıl et ve erzak olarak isim verebildiklerini, ki bu hayvanlar kısa süre önce boğazlanmış, çığlıklar atmış, taşınmış ve ardından doğranmış hayvanlar oluyor. Bu insanlar; gözlerinin önünde öldürülen, derisi yüzülen ve parçalara ayrılan hayvanların kanının görüntüsüne nasıl tahammül edebiliyor, bu hayvanların başına gelen şey, lezzetini nasıl etkilemiyor, başkalarının etlerini nasıl çiğneyebiliyor, bu ölümcül yaralara baharat gibi şeyler katarak nasıl yenebilir hale getiriyorlar, cidden çok taktir ediyorum.
Bizim gücümüzün merhametine kalmış türlerin gaddarca sömürülmesine son vererek gerçek bir fedakarlık kapasitemiz olduğunu kanıtlamak için ayağa kalkacak mıyız? Asiler ya da teröristler tarafından zorlandığımız için değil de yaptığımız şeyin ahlaken savunulamaz olduğunu idrak ettiğimiz için? Herkesin belli bir miktar zaman ve enerjisi vardır, ve bir amaç uğruna aktif şekilde harcanan zaman diğer bir amaç için varolan zamanı azaltır; ama insanlığın problemlerine zaman ve enerjilerini adayanların tarım-şirket ürünlerinin boykotuna katılmasına engel olan hiçbir şey yoktur. Vejetaryen olmak hayvan bedenlerini yemekten daha fazla zaman gerektirmez... Vejetaryen olmayanlar “insanların sorunları önce gelir” dediklerinde, insanlar için tam olarak ne yapıyorlar da çiftlik hayvanlarının müsrif bir acımasızlıkla sömürülmelerine destek olmaya devam ediyorlar diye merak etmekten kendimi alamıyorum.
Vejetaryen/vegan olmayanların hayvan sevgisine inanmıyorum, tam bir mış gibi yapan sahtekarlık.
Medyada özellikle sözümün ortasını cımbızla alıp çekenler var. Önüne ve sonuna uzun cümleler yazıp bir sözümü ortasına koyarak aslında demediğim bir sözü demişim gibi gösteriyorlar. Bu konuda da hayvanların kesilmesine dayanamadığımı söyledim. Vejetaryenim.
Vejetaryenim, çünkü bu gerçekten çok iyi bir fikir. Acıma duygularıyla alakası var, aynı zamanda daha sağlıklı. Küçücük hayvanların öldürülmesine karşı duyulan acıma duygusu...
Vejetaryen olmamın bir sebebi de, tüm gün boyunca yaşama duyulan sevgi ve saygıyı tekrar tekrar tecrübe etmeyi mümkün kılması; yani günde üç defa, ızdırap çekerek öldürülmemiş olan şeyleri yeme tercihini yapıyor oluşumdur.
Genel ilkeler adına, sığırı gıda sağlayan bir araç olarak yetiştirmek sakıncalıdır. Kesinlikle sebze yetiştirmek buna tercih edilmelidir ve bu nedenle de vejetaryenliğin, kurulu olan barbar alışkanlık sisteminden övgüye değer bir ayrılış olduğunu düşünüyorum. Bitkisel gıdayla geçinebileceğimiz ve hatta bu yolda çalışmalarımızı avantaja dönüştürebileceğimiz, yalnızca bir teori değil, müspet bir gerçektir. Birçok ırk, neredeyse yalnızca sebzelerden gelen üstün fizik ve güce dayanarak yaşar. Örneğin, yulaf ezmesi gibi bazı bitki besinlerinin, etten hem daha ekonomik hem de mekanik ve zihinsel performans konusunda etten daha üstün olduğuna şüphe yoktur. Dahası, bu tür gıda, sindirim organlarımızı kesinlikle daha az vergilendirir ve bu gıda miktarı bizi daha mutlu ve girişken yapar. Bu gerçekler ışığında, her çaba, ahlakımıza aykırı bir şekilde hayvanların nedensiz yere vahşice katledilmesini durdurmaya yönelik olmalıdır.
Ben çocukluğumdan beri vejetaryenim. Etin tadını falan bilmiyorum yani. Sebzelerle ne istesen yaparım.
Kedileri ve köpekleri biz evcilleştirip, hayatımıza dahil etmişiz. Başka bir idrakla bakıyorlar bize. Ben gözleri olan hiçbir canlının ölüsünü yeme hakkını kendimde görmediğim için vejetaryenim. Tıpkı vicdan gibi. İnsanı durup dururken vicdanlı yapamazsınız. İçin hazır olduğunda, tekamül ettiğinde, buraya gelirsin. Zaten bizim bilgiyle ilişkimiz de sakat. Bilgiyi çeşitlendirmeyi bilmiyoruz. Entelektüel camianın en büyük hasarlarından biri, bilgiyi güzel kılamamasıdır.
Yiyenlere asla bir sözüm yok ancak canlı her varlığı yerken her zaman bir rahatsızlık duyuyordum. Artık kuzuların, danaların, balıkların gözlerine daha rahat bakabileceğim. Bu konuda en zoru Karadeniz’e ve Güneydoğu’ya gitmek. Karadeniz’de ‘Balık yemiyorum’ dediğimde ‘Hamsi getirelim’ diyorlar. Güneydoğu’da ise ‘Et yemiyorum’ dediğimde ‘Öyleyse lahmacun hazırlatalım vekilimize’ karşılığını veriyorlar. Siyasetçi olarak zor bir durum, insanlar pek anlayamıyor. En güzeli sessiz kalmak, ortaya getirilenleri reddetmeyip kendine uygun olanı yemek. Bazen arada kaçıyor tabii, çorbada, pilavda et suyu var mı diye sorgulamak zor. Henüz yolun başındayım lakin ‘vejetaryenim’ dediğimde ‘Balık yiyelim o zaman’ önerisi gelmesine de alışmalıyım. Oysa o da canlı. Tabii vejetaryenleri alaya almak isteyenler ‘Bitki de canlı, ona da yazık’ derler.
Yiyecek seçimlerimiz artık kişisel lezzet meselesi değil, ahlâki sonuçları var. Altı milyardan fazla insanın et yemeye dayanan beslenme biçimi sebebiyle havanın, suyun, toprağın sadece kendi çevremizde değil gelişmekte olan ülkelerde de zehirlenmesi kaçınılmaz olacak. Konunun aciliyeti düşünülünce sağlıklı bir vejetaryen beslenme biçimine geçmek daha mantıklı geliyor. Bu beslenme biçimi, şiddet içermeyen, vicdanî ve nezaket barındıran bir beslenme biçimi. Ayrıca bu tür bir seçim sonucunda sadece kişisel sağlığımız değil bütün dünya da olumlu anlamda etkileneceği için hem ilkeli hem de sorumluluk barındıran bir seçim.
Hayvanlara yapılanların video ve fotoğraflarını izleyerek vejetaryen oldum. Görmek vicdanları eğitiyor.
Hayvan dostuyum deyip, işkenceyle öldürülmüş hayvanları yemek! Hayvanlar insana dosttur, insan dostunu yemez.