- Henüz kategori yok.
-
Burgos'ta Kültür ve Yetenek Şöleni: Kapsayıcılık ve Ya…11.11.2025
-
Brad Pitt'in Kariyerindeki Dönüm Noktaları ve Angelina…11.11.2025
-
Başkan Erdoğan'dan 10 Kasım Mesajı: Atatürk Tartışmala…11.11.2025
-
Kasım Ayı Tarot Rehberi: Günlük Açılımlar ve Milli Değ…11.11.2025
-
Milli Takım Kadrosuna Eren Elmalı'nın Yerine Mustafa E…11.11.2025
-
Netflix'in Popüler Dizisi Bir Başkadır, Beş Yıl Sonra …11.11.2025
-
Sağlık Bakanlığı'ndan Kapsamlı İşçi, Personel ve Uzman…11.11.2025
-
Yeni Şafak'tan Mehmet Şimşek Yönetimine: '6 Ayda Ekono…11.11.2025
-
Crotone'dan Salernitana Maçı Öncesi Kritik Çağrı: 'Yet…11.11.2025
-
10 Kasım Anıtkabir ve Dolmabahçe Sarayı Ziyaret Saatle…10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#varoluş
Sizler özel değilsiniz.. Sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz. Sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz..
Sizi bilmem ama ben her sabah ayakkabılarımı bağlamak için eğildiğimde "Tanrım yine mi?" diye geçiririm içimden (Kaptan yemeğe çıktı ve tayfalar gemiyi ele geçirdi kitabından)
Kendin olmak, başkalarına ait zamanlarda, sürüklenmemek için odandan dışarıya çıkmaman gerekir. Çıktığın andan itibaren sen yoksundur artık.
Çok yoğun hayatlar yaşıyoruz. Fakat sokakta gördüğümüz bir kedi sayesinde, kendimize ayırmadığımız bir dakikayı, kediyi severken kendimize ayırabiliyoruz. Aslında sokak kedileri, İstanbul’da yaşayan insanların, yoğun hayatlarından bir dakika dahi olsa sıyrılmalarını sağlıyor. Kedilerle insanların arasındaki bağ bizi, felsefi düşüncelere, varoluş gibi çok derin yerlere götürdü.
Hayat bu işte! Eğer dünyaya gelmezsen hiçbir şey görmezsin; ama gelirsen dertten kurtulamazsın.
Bana hakikati değil kendini ver. Kendini, yani rüyanı. Olmak istediğin gibi görün, olduğun gibi değil. Zaten nasıl olduğunu biliyor musun? Her yalan bir yaratış.
Bazen bir kuyuya benziyor hayat; kör, pis, zehirli bir kuyuya. Boğuluyorum, ölüme koşacak mecalim kalmıyor, kimseyi görmüyor gözüm. Sevdiklerim yabancılaşıyor. Kitaplar tuğla oluveriyor birden. Dostlarımın sesini tanımıyorum. Varlığım bir tele asılıyor. Bir kâbus bu, bir hastalık. Gözlerimi kaybettikten sonra bu kuyuya sık sık düştüm… İstediğini yapamamak, sakatlığımdan doğan bir aciz… Acılarımı dev aynasında büyüten rezil bir hassasiyetim var… Aczime tahammül edemiyorum… Bu, hayatımın perde arkasındaki ardı arkası kesilmeyen uğultu.
Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi. İpleri başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh. Vücut araba, akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar... Bu da haklı: Var olmak için yok olmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin.