#üretkenlik

Bana gelince, ortaya esaslı bir eser koymadan sanatkârlık hülyasına kapılmam bile! Edebiyatımızın şiarı, "Çok laf, az eser!"dir. Ben şimdilik bu şiarı bozmaya çalışıyorum. Ağustos böceği gibi öterek yan gelmekten ise karınca gibi çalışmak daha iyi değil mi? Şimdiye kadar öttüğümüz elverdi. Biraz da iş yapalım ki çorak edebiyatımız şenlensin. Değil mi?

Bizler hiçbir şeyden şüphe duymuyoruz. Üretici olamıyoruz. Bizler sadece bekliyoruz. Vali tebdili kıyafet giysin Denizli'yi kurtarsın. Başbakan Türkiye'yi kurtarsın. Böyle bir şey yok. Kurtarıcı halktır. Halkın örgütlü gücüdür, halkın katılımıdır. Problemler bu şekilde çözülür. Ama biz hep kurtarıcı, kurtar bizi ana, kurtar bizi baba gibi yetişme tarzımızdan kaynaklanan beleşçi bir yaklaşım içindeyiz. Bu nedenle bizden dinamik bir yapı, dinamik, özgür, üretken beyinler çıkmıyor.

Kontrol edebildiğin stres faydalıdır. Kontrol edilemeyen stres zararlıdır. Stresini kontrol edebilen bir insan, korkmasın. Çünkü kontrol edilebilen anksiyete dikkati ve öğrenme hissini arttırıyor. Gamsız insan, tembel insandır. Amaca yönelik kontrol edebilen bir kaygı varsa bu bir anksiyetedir. Kişiyi üretken ve verimli yapar.

Benim için müzikte içerik önemli. Üretken olduğunuzda, böylesine zengin topraklarda yaşadığınız zaman ister istemez bunun zenginliğini yaşıyorsunuz. Bir gün efkarlanıp alaturka, bir başka gün folk ya da rock müzik üretebiliyorsunuz. Hal böyleyken değişik çeşitliliği olan bir tarz yaratabiliyorsunuz.

İsterim ki çocuk sadece babasının kazandığını harcayan,anasının pişirdiğini yiyen,kardeşinin hazırladığını giyen biri olmasın:yâni yaşamak için kişisel en küçük çaba göstermeyip,en yakınlarına da başkalarına da asalak durumuna düşmesin.Çünkü yaşamak için daima başkalarına muhtaç olursa onun bırakınız hayvan, bir nebatdan bile farkı kalmaz.

Liste
Yükleniyor…