#Türkiye

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilhassa Filistin davası ile Orta Doğu'da özgürlük ve barış sağlanması için çok mücadele ediyor. O yüzden Müslüman halklar kendisini hem çok iyi tanıyor hem de çok seviyor. İktidarı süresince adeta yeni bir Türkiye inşa etti. Türk halkının hayat kalitesini yükseltti. Ayrıca alt-üst yapı, sağlık hizmetleri ve eğitim alanlarında büyük yatırımları oldu. Asyalı bir siyasetçi olarak, 24 Haziran seçimlerinde Orta Doğu'da, Filistin'de ve hatta dünyada adalet için mücadele eden Erdoğan'ı destekliyorum. Çünkü Erdoğan, adalet için mücadele eden bir lider.

İki, temsilcisi olmak durumu var. Bu bir sürü insanda değişebilir. Ama bence yurt dışında uzunca yıllar yaşamış ya da beyin göçüyle oralara gitmiş bir sürü insanın aslında çok da Türklükten uzaklaştığını görmüyorum. Seversiniz, sevmezsiniz ama atıyorum Mehmet Öz'ünden tut da Fazıl Say'ına kadar yurt dışında başarılı olan herkes bir şekilde Türkiye ile olan bağlarını tutuyor. Çünkü burası çok özel bir ülke. Samimiyetle söylüyorum bunu. Herkes için kendi ülkesi özel olabilir. Ama bunu politika dışı bir yerden söylüyorum. Siyasi görüşünüz, hayata bakışınız ne olursa olsun, ülkeniz sizi cezalandırmış ya da yüceltmiş olabilir ama kodlarınızı aldığınız yerden hareketle bir şey yapıyor olmak çok gurur verici. Nazım Hikmet'e baksanıza çok iyi bir örnek değil mi, yıllarca Moskova'da ya da Abidin Dino'ya bakın. Bunların hepsi ülkesinden uzaklaşmış, başka yerlere gitmiş, başka işler yapmışlar. Ama sonuçta her zaman da bağlı kalmışlar. Açıkçası Türkiye'yi hakikaten seviyorum. Anlattığım bütün sebeplerden dolayı bu derinlik çok önemli ve her zaman bizim kodlarımızda yer alacak. Bir de yaşlandıkça bu durum daha çok değerleniyor.

İnsanın insana emanet olduğu şuuruyla, Türkiye dünyanın en cömert ülkesidir. Biz, hayat okulumuz olan Anadolu'da, paylaşmanın tek bir lokmayı bile çoğalttığını öğrendik. 19 Haziran Dünya İnsani Yardım Günü'nü kutluyorum. Temennim, insan hayatına verilen değerin tüm dünyada eşitlenmesi, barış ve sevginin aramızdaki hakim güç olmasıdır. Pakistan'da sel hayatı yerle yeksan etmişken oraya gitmeseydik, sel olan gözyaşlarını nasıl silerdik? Dünyanın gidilemez bölge ilan ettiği Somali'ye gitmeseydik, umutların tükendiği bir yerde umudu yeniden nasıl yeşertirdik? Rohingya Müslümanları topraklarından sürüldüklerinde Bangladeş'e gitmeseydik, 'sesinizi duyduk' nasıl derdik? Açacak bir gönlümüz olduğu için kapılarımızı da açtık. Aksi halde, yalnızca haber bültenlerinin seyircisi olmaz mıydık?

Demek ki biz uzayda, başka bir gezegende yaşıyormuşuz. Türkiye’nin ve toplumun hiçbir şeyini bilmiyormuşuz! Demek ki insanlar durumdan, gidişten memnunmuş. Seçim günü uzay gemisinden paraşütle, hiç bilmediğimiz bir ülkeye indik. Burasının Türkiye olduğunu öğrendik. Ülkenin gerçeklerini, nasıl böyle yanıldığımızı da yakında inşallah öğrenmeye başlayacağız!

Gerçek o kadar altta bir yerde değil, bilakis gözümüzün önünde. Yeni bir Orta Doğu kurulacak ve Türkiye burada söz sahibi olmak istiyor. Bunun için de bir alışveriş yapıyor. Başkalarının yapmak istemediği işleri yapacak ve sonunda ülkeye para ve kudret akacak. Beni hasta eden şey bunun adlı adınca söylenmemesi. Onun yerine sanki vicdani bir meseleymiş gibi yutturulmaya çalışılması. Kendi çocuklarının ölümünü, kendi demokrasisinin, insan haklarının mahvoluşunu böyle kılı kıpırdamadan izleyenlerin hepimize Suriye üzerinden vicdan dersi vermesi asap bozucu. Çocuk kandırır gibi!

Dünya “değişim” diye ayaklanırken burada “tecrübe”, siyasette aranan hasletlerin en kıymetli tahtına yerleşiyor. Yaşlıya talep, yurt sathındaki muhafazakârlaşmanın, değişim kaygısının bir gizli yüzü, bir yan ürünü olarak zuhur ediyor. Ve “siyasetin ihtiyarlar heyeti”nin, “yaşamını değiştirme iradesi göstererek”, işbaşı yaptığı Türkiye, kendine yeni bir yön verme iradesini kaybediyor. İhtiyarlıyor; bir gençlik bayramının arifesinde...

Cehennemle cennetin buluştuğu "cehen-net" burası... Bir ayakla sevdanın, öbürüyle nefretin toprağına basılabilen sıra dışı hudut noktası... Coşkuyla zulmün, cezayla ödülün, cenazeyle düğünün kolkola gezdiği diyar... Bağrından sanatçılar doğuran, doğurduğu sanatçılara acımadan kıyan alacakaranlık bir kuyu... Hiç umut kesmeden yattığımız müebbet... Sevgimizin de şiddeti kadar orantısız olduğu memleket...

Liste
Yükleniyor…