Bir kadın, özellikle de bir şeyler bilme talihsizliğine sahipse, bildiğini elinden geldiğince saklamalıdır.
- Henüz kategori yok.
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#toplumsal baskı
Ne kadar melek huylu bir kız olursan ol. Herkesin içinde bir kere bisiklete binmek herkesi senden nefret ettirmeye yeter!
Hepimiz, içimizde taşıdığımız ama olan bitenler karşısında çekinip yansıtamadığımız, düşünüp de dile getiremediğimiz gerçek hallerimizin korkak isyanındayız.
Her ne pahasına olursa olsun evlenmek, anne olmak, bedeli çok yüksek olacaksa, sizi mutlu kılmak yerine mutsuz edecekse, niçin bir zorunluluk olsun ki?
Kadının gelişimi, bağımsızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir. İlk olarak kendisini bir obje değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır. İkincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin kulu olmaya karşı çıkmalıdır. Bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur.
Ebeveynler, öğretmenler, resmi veya dost canlısı, doktorlar, "herkes" adını verdiğimiz o güçlü bireyden hiç bahsetmiyorum bile, hepsi bu "dört ayaklı yiyecek", gene de, bizim gibi seven, bizim gibi hisseden, ve, bizim tesirimiz altında, bizim gibi ilerleyen ya da gerileyen bu yiyecek konusunda çocuğunun karakterini duygusuzlaştırmak için el ele çalışıyor.
Günlük hayatımda çok makyajlı gezen biri değilim ama Instagram'ı genelde sahne ve kulis fotoğraflarımı paylaşmak amacıyla kullandığım için beni hep makyajla ve kocaman kirpiklerle görüyordunuz. Bence bir kadının en önemli makyajı yüzündeki gülümseyiş ve gözlerindeki pırıltıdır. Beyler size söylüyorum. Bir kadının kaşını, kirpiğini, boyunu, kilosunu dert edip onları incitmeyin. Bırakın kadınlar gülümsesin, gözleri ışık saçsın. Kızlar size zaten bir şey söylememe gerek yok, durumu biliyorsunuz.
Sen bir kadına, ki o kadın senin kızın, başörtüsü taktıramamışken, benden on milyon kadına başörtüsü taktırmamı mı istiyorsun?
Vegan olduktan hemen sonra, bana ikram edilen bir peynirli böreği geri çevirmem üzerine, o zaman gönüllüsü olduğum derneğin başkanı ‘ne o, peynir de mi yemiyorsun artık?’ şeklinde bir söz sarf etmiş, bu tercihimi uzun süre alay konusu etmişti kendince.
Şimdi herkes dönüp geçmişe bakıyor ve bana gelip "Önceden sahip olduğun tatlı imajın nereye gitti?" diye soruyor. Ben de onlara, "O zaman da çok fazla kışkırtıcı olduğumu iddia etmiştiniz." diyorum. Görüyorsunuz, asla kazanamıyorum. Ne yaparsanız yapın, günün sonunda herkesi memnun edemiyorsunuz. Zaten ben de kimseyi memnun etmek için burada değilim.
Evet, en iyimi yapmaya çalışırım, Sadece kendim gibi olmak için. Ama herkes senden, Kendileri gibi olmanı istiyor.
Ah, keşke insanlar iyi olsalar terbiyeli olacaklarına Ama ilişkileri bırakmıyor onları iyi olmaya !
Yiyenlere asla bir sözüm yok ancak canlı her varlığı yerken her zaman bir rahatsızlık duyuyordum. Artık kuzuların, danaların, balıkların gözlerine daha rahat bakabileceğim. Bu konuda en zoru Karadeniz’e ve Güneydoğu’ya gitmek. Karadeniz’de ‘Balık yemiyorum’ dediğimde ‘Hamsi getirelim’ diyorlar. Güneydoğu’da ise ‘Et yemiyorum’ dediğimde ‘Öyleyse lahmacun hazırlatalım vekilimize’ karşılığını veriyorlar. Siyasetçi olarak zor bir durum, insanlar pek anlayamıyor. En güzeli sessiz kalmak, ortaya getirilenleri reddetmeyip kendine uygun olanı yemek. Bazen arada kaçıyor tabii, çorbada, pilavda et suyu var mı diye sorgulamak zor. Henüz yolun başındayım lakin ‘vejetaryenim’ dediğimde ‘Balık yiyelim o zaman’ önerisi gelmesine de alışmalıyım. Oysa o da canlı. Tabii vejetaryenleri alaya almak isteyenler ‘Bitki de canlı, ona da yazık’ derler.