Her akıllı başında Kürt, PKK-Ergenekon bağlantısını bilir!.. Kürt kökenli vatandaşımız, potansiyel PKK'lı değil; pek çoğunun 'teröre' karşı çıkmayışı 'evlat' korkusundan!..
- Henüz kategori yok.
-
Konya'da Duyulan Şiddetli Patlama Seslerinin Nedeni Be…10.11.2025
-
Müge Anlı'da Şoke Eden Vurgun: Kızları Ev ve Araba Sat…10.11.2025
-
Ede'de Acil Ambulans Sevkıyatı10.11.2025
-
Gelin Evi'nde 150 Bin TL'lik Büyük Ödül Sahibini Buldu…10.11.2025
-
Güntekin Onay'ı Hedef Alan Şüpheli, BeIN Sports Binası…10.11.2025
-
Cemre Baysel'in Aşk Hayatında Yeni Gelişme: Blok3 Sonr…10.11.2025
-
10 Kasım 2025 Pazartesi Tüm Kanalların Yayın Akışı: Sh…10.11.2025
-
ATV Canlı Yayın Rehberi: Frekanslar, Dijital Platforml…10.11.2025
-
Elle Fanning Başrollü 'Predator: Badlands' Gişede Seri…10.11.2025
-
Müge Anlı ile Tatlı Sert Yeni Sezonunda Şüpheli Ölüm v…10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#toplum
Din, sıradan insanlar tarafından doğru, zeki insanlar tarafından sahte, liderler tarafından kullanışlı kabul edilir.
Doğrudur. Eğer "kendi olmak" istemek, sürüden ayrılıp bir birey olmak, kendini bir sanat yapıtı yoluyla var etmek, kral çıplak demek bir ruh hastalığıysa, Fikret Muallâ da bir ruh , bir akıl hastasıydı.
İstediğimizi bulabilmek için, başka yaratılışta olmamız icap ederdi. Bu dünya yalnız, edepsizlerin, rezillerin, alt seviyeli insanların dünyasıymış meğer.
Maalesef toplum olarak biz sınırlarımızı zorlama çabasına hiç girmiyoruz. O yüzden de dünya çapında bir iş yapmamız çok zor oluyor. Birilerinden daha iyi olmak yerine yaptığınız şeyde çok daha iyi olmak için çalışmanız gerekir. Bunun içinde o alana uygun şekilde donanımlar sağlamalısınız. Teknolojiyi de bu amaçla kullanmak bence en ideali.
Masada topun yerini değiştirmek bilardo oynamak değil. Ama bizim gibi ülkelerde pek severiz küçümsemeyi. Biz bahane kültüründe dünya şampiyonuyuz. İş üretmekten çok bahane üretmeyi severiz.
Kimi tanıştırsalar, Manifaturacı Kemal, Eczacı Hasan, Kâğıtçı İbo… Bilardocu Ahmet diye biri yok; çünkü bilardoculuk bir meslek değil. İş güç sahibi olmayan tek bendim.
İnsanlar perişan, yoksul ama karikatürümüz bunları yansıtmıyor; karikatürcülerimiz halkın sorunlarını çizmiyor, dünyadaki gelişmelere ilgisiz; karikatürcülerimiz değil bayrak açmak, mendil bile sallamıyor...
İnsanlar dinleriyle, başörtüleriyle değil, yoksulluklarıyla ve zenginlikleriyle aynılaşıyorlar.
Bilmek her şeyden önce yetişkin bir tavırdır. Bilgiye katlanmak gerekir çünkü. Howard Barker'in bir sözü vardır: "Bugünü incitiyor, ama daha dikkatli bakıyoruz ve biliyoruz yarın incinmeyecek." Biz bugünü incitmekten o kadar ürküyoruz ki... Öyle duygusal yatırımlar yapmış ki toplum. Şeref, onur, yenilmezlik... Bunlar aşırı duygusal yatırımlar. Toplumun önce o duygusal yatırımlardan geri adım atması gerekiyor bilgiyi kabul etmesi için. "Bu topraklarda vaktiyle birileri katledilmiş". Bu bilgi ağır. Bunu şu anda toplum göğüsleyemiyor. Ama bir yandan da bundan 10 yıl kadar önce Ermeni meselesi tabuydu. Demek ki anlatılarla, edebiyatla, yapılan belgesellerle, televizyon programlarıyla yavaş yavaş bilgi yerleşiyor.
Özgürlük çocuklara yaraşır bir düştü, kadınlara yaraşır bir oyundu. Hiçbir erkek asla özgür değildi.
Belki de insanlığın laneti budur. Birbirimizden çok farklı olmamız değil, birbirimize çok benziyor olmamızdır lanetimiz.
Nereye baksam utanacak bir şey var. Ama utanç da diğer şeyler gibi; insan onunla uzun süre yaşadığında mobilyalarından biriymiş gibi alışıyor.
Yalnızlık sürgün edildiğinde insan kendine daha fazla yaklaşabilir miydi, yoksa aksine kendinden uzaklaşır mıydı? Bireylik kalabalıklar arasında çoğalır mıydı, silinip gider miydi?
İnsan çok mutsuz olduğunda, kişisel yaşamında sonsuz mutsuzluklara boğulduğunda toplum sorunlarını unutabilir ve toplum sorunlarını kişisel yaşamındakilerden ayrı tutar. Bu bir tür gel geç bilinçsizliktir. Ama bireyci dünya görüşünden yana olanlar, daha baştan toplumsal sorunlarla ilgilerini kesmişlerdir.
Tiyatrolar hiçbir zaman ölmez. Malzemesi insan olan bir sanat dalı nasıl ölebilir. Duygu toplumdan uzaklaştığı zaman toplumun üretebilecekleri alan kalmaz.
Müfredatlara tiyatro dersi konulabilir, kültürel derslere ağırlık verilebilir. Aksi durumda toplum giderek duygusuz ve iletişimsiz bir hale geliyor. Duygudan uzaklaştık.
Herkesin politik bir tarafı vardır. Üslubunu korumak çok önemlidir. Ülkeni düşünüyorsan, gündemi takip ediyorsan ve gazete okuyorsan elbette beyninde düşünceler oluşmaya başlar. Ama bunu politik bir çerçevede çizmek gerekmez.