#toplum

Tarih, şahsiyetin ta kendisidir. Onsuz insan teşekkül edemez. Cemiyet için mazi yani tarih, fert için hafıza gibidir. Asıl şahsiyetin kendisidir. Hafızasını kaybeden adam, nasıl artık kendisi değilse, cemiyet de mazisini unutursa veya bu mazi fikrini vuzuhundan mahrum ederse öylece kendisi olmaktan çıkar.

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız Karşıyaka köyleri, obalarıyla Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu, Komşuyuz yaka yakaya Birbirine karışır tavuklarımız Bilmezlikten değil, Fıkaralıktan Pasaporta ısınmamış içimiz Budur katlimize sebep suçumuz, Gayrı eşkiyaya çıkar adımız Kaçakçıya Soyguncuya Hayına...

Toplum bir tek kuvvet karşısında eğilir. Yani zor kullanıldığında. Nasıl ki kadınlar zayıf olanlara baskı yaptığı halde, kuvvetli olanın karşısında diz çökerse; toplum da otoriteyi, her zaman zayıfa tercih etmiştir. Dolayısıyla toplum hoşgörü gösterildiğinde, buna saygı duymak yerine bunu istismara meyleder, ve bu her zaman böyle olmuştur.

Hareketimiz işkence çeken, acı duyan, huzursuz ve şanssız kimseleri çevresinde toplayacaktır. Evet, hareketimiz her şeyden önce sosyal vücudun dışında kalmayacak, halk topluluklarının derinliklerine kök salacaktır.

Devlet, yapacağı işlerde özellikle genç nesli hesaba katmalı, onların ahlaklı birer genç olmaları için her türlü sosyal tedbiri almalıdır. Sokaklarda ve eğlence yerlerinde ahlaklarının bozulmasına göz yummamalıdır. Çünkü bedenen, ruhen, ahlaken sağlam olmayan vücuttan, sağlam nesiller beklenemez.

Bir toplumu kalkındırmak isteyen hareket, o güne değil, geleceğe hizmet etmelidir. Tarihte en büyük ve en devamlı olan başarılar, genellikle başlangıçlarında pek kolay anlaşılmamış olan hareketlerdir.

Bir milletin bireylerinin ihtiyaçları, kâğıt üzerinde lafla ve teorilerle karşılanamaz. Toplumun genel çalışması sonucunda, bireyin çıkarlarına hizmet etmesi gereken millî üretimin, her gün herkesin payına düşen miktarının çoğaltılması ile bir milletin bireylerinin ihtiyaçları giderilebilir.

Bir kimse milletiyle iftihar edebilmek için milletine ait her sınıf insanla gurur duyabilmelidir. Ama eğer bir milletin yarısı aç ve sefil haldeyse, yarısı geleceğinden endişe içindeyse, yarısı ahlaki erozyonda yok olmuşsa bir kimse böyle bir milletin ferdi olmaktan nasıl gurur duyabilir ki?

Latin Amerika'ya İberik Yarımadası'ndan ve Kanarya Adaları'ndan yerleşimler XVI. Yüzyılın başlarından itibaren artarak sürdü. Sömürgeci ve Hıristiyanlaştırmacı bir istilaydı bu elbet ama aralarında geçim derdinde olan yoksullar olduğu gibi idealist, maceraperest-romantik ozanlar da vardı.

Liste
Yükleniyor…