- Henüz kategori yok.
-
Mazandaran'da İstikrarlı Hava Koşulları: Bir Hafta Boy…12.11.2025
-
Sürekli Nüfus Sayımı: Belediyeler Katılım İçin Hareket…12.11.2025
-
İBB İddianamesi Gündemde: CHP'ye Yargıtay Bildirimi ve…12.11.2025
-
Kartal Potada Zirvede: Beşiktaş Gain, Efes'i Devirerek…12.11.2025
-
Yoğun Güneş Patlamaları Sonrası Kuzey Işıkları, ABD ve…12.11.2025
-
Instagram'da Kesintiler Yaşanıyor: Kullanıcılar Giriş …12.11.2025
-
Mısır'da İstikrarlı Sonbahar Havası: Sisli Sabahlar ve…12.11.2025
-
Sultanbeyli, CHP'nin 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' …12.11.2025
-
Ünlü Şarkıcı Fatih Ürek'in Sağlık Mücadelesi Devam Edi…12.11.2025
-
Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan Gıda Hilesi İfşası: Sucu…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#tarih
Osmanlı İmparatorluğu, felsefeden habersiz olan bağnazlıkların şiddetle karşı çıkmaları yüzünden matbaa gibi mükemmel bir eğitim aracından 250 yıl yoksun kalmıştır.
Tarih, pusulasını şaşırmış ulusların çöküşünü gösteriyor. Ulusları kötü sonuçlara götüren neden, yanlış fikirlerdir. İnsanlar, eğitilmedikçe hiçbir işe yaramazlar.
Tarihsel gerçekler, her şeyden önce gelecek için bir yol gösterici niteliğindedir ve böyle olması gerekir.
Hep şunu söylerim, tarih dizilerden öğrenilmez, mutlaka kitap okunması gerekir. Bizim de içinde bulunduğumuz projeler, diziler kışkırtıcı bir etki yapıyor. Buradan yola çıkarak gençlerimizin tarih kitaplarına, tarihi romanlara yöneldiğini görüyorum. Gençliğin kitap fuarlarına ilgi ve alaka göstermeleri çok sevindirici. Diyarbakır'ı bu açıdan çok zenginleşmiş buldum. Her sene biraz daha gelişiyor, her sene imza saatlerimiz biraz daha da uzuyor. Bu gençliğimizin okuduğunu, kendi tarihini, kadim kültürünü, değerlerini yeniden keşfettiğini gösteriyor. Bu Türkiye'miz açısından da çok müthiş bir zenginlik.
Savaşta ölen insanların yarısından fazlası din kavgalarından ölmüştür. Dinin akılla açıklanabilir tarafı da olmadığı için, bir defa bir topluluk dini parçalanmaya saplanmış ise, onun bu bataklıktan çıkması hemen hemen olanaksızdır.
Dünyada adı ve sanı unutulmuş bunca devlet neden yol oldu dersiniz? Organizasyon bozukluğu, yönetim bozukluğu, bilimsellikten uzak olma ve geçmiş olaylardan örnek alamama ve en önemlisi niteliksiz insanları olmaması gereken yerlere yetkili olarak yerleştirme gibi birçok neden sayılabilir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuramsal olarak beklenen komünist yönetimi hiçbir zaman hayata geçiremeden çöktü. Emekçilerin umudu bir başka bahara kaldı…
Tarihte Ateist olup da kitlesel katliam yapan birinin adını vermek hemen hemen olanaksız; ancak din adına katliam yapanların sayısını kitaplar almaz.
Tarihte afyon yutturarak, sihirbazlık oyunları yaparak, şifa dağıttığını ileri sürerek, cennetten yer satarak yapanlar da olmuştur.
Artık anlayalım, Osmanlı öldü; genç Türkiye cumhuriyetini yaşatmaya ve geliştirmeye çalışalım. Aslında Osmanlı, Türk Kültürü ve halkı için çok daha önce ölmüştü.
Osmanlıca diye bir dil yoktur. Osmanlıca, Türkmenlerin Anadolu’ya gelirken yanlarında getirdikleri Türkçe gramer ve kelimeler ile yolda edindikleri Farsça ve daha sonra dini eğilimleri nedeniyle edindikleri Arapça kelimelerin, Arapça alfabesi ile yazılmasıdır. Osmanlıda bir kelime ararken, o kelimenin kökünü ya Türkçe ya Farsça ya da Arapça bir sözlükte aramaya başlarız. En geri zekâlıların bile anlayacağı bir biçimde Osmanlıcayı tariflersek, Osmanlıca topluma bir dildir ve dünya dillerinin bir ögesi değildir.
Elinizi vicdanınıza koyun, bu ülkede Fars ya da Arap mimar, sanatkâr tarafından yapılmıştır diye bir sanat eserini göndünüz mü?
Tükenmiş bir devri bir kültürü yaşatacağız safsatası ile tekrar eğitim tezgahına koymak aptallık değilse ihanettir.
Hiçbir ülke ya da toplum durup dururken batağa saplanmaz. Onu hazırlayan nedenler vardır. Zaman içinde anlayanlar toparlanabilir; anlayamayanlar da yok olur gider.
Tam 400 yıl o bölgeye hâkim olmasına rağmen, Osmanlı’da Mısır’daki piramitlere dair yazılmış tek bir sayfa yok. Bir adam gönderip 150 adım boyu, 50 adım eni dememişler. 10.000 aileden birinde şecere vardır. Sokakta bir adama dedesinin babasının adını sorsanız söyleyemez. Dedesinin babasının adını merak etmeyen insanlardan oluşan bir toplum, dinozorların kökeni konusunda tanrısal kavramlara dayanarak fikir beyan ediyor!
1908’de II. Meşrutiyetin ilânıyla gelişip serpilen Türk matbuatında tarihe dair yorumlar ve bilhassa hâtırat tefrikaları hep yerini muhafaza etmiştir. Bu bakımdan bir tarih araştırmasında bazen en hassas bilgiler en umulmadık bir mecmuanın veya gazetenin bir köşesinden çıkabilmektedir. Bu noktadan hareketle bir tarih çalışmasında mümkün olduğu kadar çok mecmua ve gazete taramak ilk hedef olmalıdır.
IŞİD ve Boko Haram gibi terör gruplarının sadece bir ayeti alıp sloganlaştırıp, 'Bak Allah şunu dedi' deyip onun arkasından kılıç çekmek tam bir cehalet örneği. Allah onu diyor, onların dediği ayet Kur'an'da var. O anlamda doğru olabilir ama bu ayet niçin dendi? Kime dendi? Nerede ve hangi ortamda dendi? Bunu denmesinin amacı neydi? Tüm bunları sormamız gerekiyor? Yani Kur'an-ı Kerim'i bir bütünlük içinde okumamız gerekiyor. Tarih ve toplum içerisinden okumamız gerekiyor. Tarihin akışını göz önüne almazsanız Peygamberimizi de anlamak mümkün değildir.