- Henüz kategori yok.
-
Emekli Albay Orkun Özeller İlk Duruşmada Tahliye Edild…12.11.2025
-
Melisa Döngel'den Gündem Yaratacak Açıklamalar: Çok Sa…12.11.2025
-
Bankacılık Sektöründe Mevduatlar Yükselişini Sürdürürk…12.11.2025
-
Yerli Üretimi Destekleyen Hurda Araç Teşvikiyle TOGG A…12.11.2025
-
Kral Şakir: Dünyalar Karıştı, Animasyon Dünyasına Yeni…12.11.2025
-
Fenerbahçe Efsanesi Tuncay Şanlı, Kulübün Futbol Akade…12.11.2025
-
BEDAŞ'tan İstanbul İçin Güncel Elektrik Kesintisi Duyu…12.11.2025
-
Tarım Bakanlığı'ndan Gıda Hilesi Alarmı: Sucuk, Zeytin…12.11.2025
-
Özgü Namal ve Çocukları Trafik Kazası Geçirdi: Durumla…12.11.2025
-
Tether, Altın Rezervlerini Güçlendirmek İçin HSBC'nin …12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#tarih
Asya’nın bütün evlatları içinde Batı’nın ilk benimsediği: Zerdüşt. Buda’yla Konfüçyüs’ün sesi uzun zaman erişmez Avrupa’ya ve Asya’nın hikmetini tek başına Zerdüşt temsil eder. Musevilik Zerdüştlüğün damgasını taşır: Hayırla şer arasındaki ikilik, meleklerle cinlerin savaşı, kıyamet gününe iman… Hep O’nun yadigârı… Hıristiyanlık Zerdüşt olmadan anlaşılmaz.
İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri. İstemesek de onlara muhtacız. Kaosu kozmos yapan insan zekası, tecrübelerini ideolojilerde sergilemiş. İdeolojiye düşmanlık, tek izm’e teslimiyettir: Obskürantizme. İdeolojiler siyaset dünyasının haritaları. Haritasız denize açılınır mı? Ama harita tehlikeli bir yolculukta tek kılavuz olamaz. Pusulaya da ihtiyaç var. Pusula: Şuur. Tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru.
Tarih, eserlerini iki defa oynarmış: Önce trajedi, sonra komedi olarak. Roma’nın kazları heybetli bir trajedinin kahramanıydılar, bizimkiler tatsız bir komedinin aktörleri.
IV. Murat’a: Süleyman devrine dön! diye haykıran Koçi Bey’den Reşit Paşa’ya kadar Osmanlı Devleti’nin bütün ıslahatçıları gerici. Dante, yaşadığı çağdan iğrenir. Balzac eserini iki ezeli hakikatin ışığında yazar: Kilise ve krallık. Dostoyevski maziye aşık. Dante gerici, Balzac gerici, Dostoyevski gerici.
Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanıp uçmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.
İnsanlık bir merdiven basamaklarından çıkar gibi yükselmez. Zıplamalar, hep aynı istikamete yönelmiş değildir. Zar atar insanlık, kâh kazanır, kâh kaybeder.
Biz 8. yüzyılda Müslüman olduk. Türkler Müslüman olduktan sonra, İslamiyet adına Anadolu'ya o pislik Arap kültürü getirilmiştir. Türk Milleti Arap kültürünün etkisinde bırakılmıştır.
Siyaset belli bir üretim biçiminin varlığı ve gelişimi için gerekli olan koşulları toplumsal çapta sağlama uğraşıdır. Herhangi bir üretim biçimi, kendi varlığı ve gelişimi için çelişik eylemler gerektiriyorsa, -gerçekte de sık sık görüldüğü gibi- siyaset çelişkili bir uğraş olacaktır. O halde, bu tanımın üstünlüğü, sünekliğidir. Tarihsel süreç içinde üretim biçimleri birleşebildiğine, aşılabildiğine, yerlerine yenileri gelebildiğine göre, bu tanım, birbirinden çok farklı görünen birçok eylemi aynı siyaset kavramı içinde toplama olanağı verir. (Devlet Nedir?)
Tanzimat ilan ettik, olmadı. Meşrutiyet ilan ettik, olmadı. Cumhuriyet ilan ettik, olmadı. Yahu, biraz da ciddiyet ilan etsek!
Büyük (!) Sultanımız Süleyman'ın Fransa kralı I. François'yı hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. O François'nın kurduğu Collège de France bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı? Hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu?
Osmanlı İmparatorluğunun tüm izleri tarihten tamamen silinse, bilim dünyasının en ufak bir kaybı olmaz.
Din savaşları dehşet bir kültürel tahribata sebep olmuştur. Kiliseler, camiler, sinagoglar yıkılmış; sanat eserleri, kütüphaneler yakılmıştır. Bunlar kültürlere olduğu gibi toplumlara ve uğruna savaşılan dinlerin kendisine çok zarar vermiştir. Tek tanrılı dinlerin hepsi aslında Akhenaton'a ve Mezopotamya masallarına dayanır. Bunların hiçbirinin hakikatle en ufak bir ilişkisi yoktur ve tamamen toplumsal hafızaya dayanırlar. Belgeli tarih, bu üç din kitabındaki olayların hiçbirini kaydetmez.
Şimdi diyecekler ki: "Efendim bu kötü ortamı zaten bu askerler hazırladıydı." Külliyen yalan! Öyle bir şey yok. Bu adamlar rahatsızdılar durumdan. O ortamı hazırlayanlar politikacıların aptallıklarıydı. Demirel ve Ecevit'ti. Ondan sonra diyecekler ki: "Efendim Amerika bunları fişekledi." O da doğru değil. Ben iki tane şahit göstereyim. Bir tanesi Çevik Bir General. O zaman Kenan Paşa'nın özel kalem müdürüydü. Efendim işte, "Bizim çocuklar başardı." lafı var ya, meşhur. Böyle bir laf edilmemiştir. Çevik Bir General diyor: "Nereden çıkıyor bu laflar? Böyle bir laf edilmedi." Seneler sonra Şahinkaya Generalin evinde çay içerken birlikte, "Biliyor musun? En çok ne ağrıma gidiyor?" dedi. "'Amerikalılardan icazet alıp yaptılar.' diyorlar." dedi. "Yahu bir Türk subayı, kendi memleketi ile ilgili bir şeyi Amerikalıya mı soracak?" dedi. Onu hiç unutmuyorum. İnanın, gözlerim yaşardıydı o cevabı verdiğinde.
Osmanlıca diye bir dil yok. Osmanlıca bir “esperanto” dur, yani bir sürü dilin bir araya gelmesiyle yaratılmış yapay bir dildir.
İnsanın ve hayatın gelip geçiciliğine şahane bir örnektir tarihi yapıları gezmek, insana kibirinin ne kadar yersiz olduğunu gösterir.
Bir sürü mucize var dünyada ve hepsi de uydurma ama insanlar bunlara inanıyor. Özellikle din öğretisini insanlar çok erken yaşta aldıysa ve hatta bu bir travmayla beraberse ondan kurtulamıyorlar. Öyle ki insanlığın icat ettiği en zararlı şey dindir; tarih boyunca en çok kan dökmüş ve kültür zenginliklerini ortadan kaldırmış en yaygın kurumlar dini kurumlardır.