- Henüz kategori yok.
-
Sahtekarlar Dizisinde Beklenmedik Gelişmeler: Asya ve …10.11.2025
-
Japonya'da 6.8 Büyüklüğündeki Deprem Sonrası Tsunami U…10.11.2025
-
İstanbul'da Hissedilen Sarsıntı: Balıkesir'deki Deprem…10.11.2025
-
Thunder'dan Galibiyet Serisi ve Yaklaşan Grizzlies Maç…10.11.2025
-
YouTube TV ve Disney Arasındaki Kanal Anlaşmazlığı Dev…10.11.2025
-
Dexter'da İmar Gündemi ve Dexter Bulvarı'nda Gazi Günü…10.11.2025
-
Balıkesir Sındırgı'da 4.5 Büyüklüğünde Deprem Meydana …10.11.2025
-
Guillermo del Toro'nun 'Frankenstein' Filmi: Romanın K…10.11.2025
-
Jennifer Lawrence'tan Şoke Eden TikTok İtirafları: San…10.11.2025
-
Alperen Şengün'den NBA'de Büyüleyici Performans: Rocke…10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#şiddet
Nerede başlıyordu faşizm? Atılan ilk bombalarda, ya da üzerine yazılıp çizilen terörde değil.
Devrim; yönetim, etkenlik, baskı, şiddet gerektirir. Ütopik estetik durum ise düzenini hepten farklı bir biçimde kuracaktır.
Düzen, orantı, uyum... baskı güçlerinden arındırılmış, kurtarılmış, özgürleştirilmiş bir dünyanın düşüncesi, düşünceleştirilmesi... Bu doyumun, rahatın dinginliğidir: şiddetin sonudur; sürekli yenilenen umut, dünyanın şimdi farklı olabileceğinin umududur.
Beş yüz gündür, şu bulunduğumuz dünya köşesinde, bombardımanlar, tüfek ateşleri; sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar sürüp gidiyor, hiç dinmeden. Ebedi bir savaş alanına gömülüp kalmışız.
Ulan “köpek oğlu köpek!” Ulan pezevenk!.. Ulan kaltak!.. “Demokratik hak”ların “taş”larla, “mo-lotof”larla, “tabanca” ve “bıçak”larla istendiği nerede görülmüş?. Hem saldırıyorsun, hem de “Anneee!.. Polis beni dövdü” diye ciyaklıyorsun!.. Polis niye dövdü seni?.. Nerede dövdü?.. “Çay bahçesi”nden dönerken mi dövdü, yoksa “kütüphane” veya “piknik”ten dönerken mi?.. Ulan, yolda yürüyen adamı polis niye dövsün, niye tazyikli su sıksın? Senin ne “b.k” işin vardı orada?..
'Şiddeti, vahşeti kınarken, o şekilde öldürülen hayvanları yemenize şaşırıyorum aslında.
İnsanlar daima, ölümü 'ebedi huzur'la eşitlemediler mi? Buradan çıkarılacak en doğal sonuç, hayatın olduğu yerde mücadele ve huzursuzluğun olması gerektiği değil midir? Huzur, cansızlığın ve çürümenin en bariz belirtisi değil midir? Şiddet eylemleri gençlerin, yani tamamen canlı olanların bir ayrıcalığı olarak görülmemeli midir? Dolayısıyla yaşamı övmekle şiddeti övmek aynı şey olmaz mı?
Şiddet araçIarının teknik geIişimi artık öyIe bir noktaya geIdi ki, hiç bir siyasaI amaç, insan akIının sınırIarı içinde, bu araçIarın yıkıcı potansiyeIine denk değiIdir; ne de siIahIı çatışmaIarda bu araçIarın kuIIanıImasını hakIı kıIabiIir.
Şiddet kullanımı, tüm eylemler gibi, dünyayı değiştirir, ama bu değişimin en muhtemel sonucu daha şedit bir dünyadır.
Şiddetin aşırı biçimiyse, Herkes'e karşı Bir'dir; ve böylesi, şiddet araçları olmaksızın mümkün değildir.
İktidar ile şiddet birbirine karşıttır, iktidarın bitmeye başladığı yerde şiddet başlar.
İnsanin aklına ilk gelen sözcük "anlamsız" oluyor, ama İdris onu zihninden kışkışlıyor. İnsanlar habire bunu söyler. "Anlamsız bir şiddet eylemi. Anlamsız bir cinayet." Anlamlı bir cinayet islenebilirmiş gibi.
Evliliğin ardından, Meryem korkan bir kadının neleri sineye çekebileceğini çok iyi görüyordu. Ve kendisi korkuyordu. Erkeğin değişken mizacından, bir anda alevlenen öfkesinden, günlük, sıradan konuşmaları bile bir tartışmaya, bir er meydanına dönüştürme ısrarından ürkerek yaşıyordu; meseleyi bazen yumruklarla, tekme tokatlarla çözmeye kalkıp sonra da bulanık özürlerle geçiştirmesinden, bazen buna bile gerek görmemesinden korkuyordu.
Erkek, kadından nefret etse de peşinden koşan, yakaladığı yerde de yumruklayan bir doğa kazasıdır.
Belki de en korkunç şiddet buydu: durmak. İnsan kaçarken başkasının, dururken kendi kanında boğulur. İnsanın kendine biçtiği cezadan daha acı olanı yoktur.
Ortadoğuda kızlar kadın doğar. Ecellerinden önce ölürler. İlk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek. O kadar çok kadın gömer ki, toprak bile artık dişidir. Bu yüzden toprak ana diye bilinir. Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. Bu yüzden verimsiz ve çoraktır; buna da kadının intikamı denir.
Bu kadar kan akmasına gerek kalmazdı eğer birisi çıkıp benimle ölene kadar ilgileneceğini söyleseydi. Biri çıkıp da bana aşık olsaydı...
Benim yazdığım hikâyelerde şiddet ve kan var evet; ama dün akşamki haberlerden daha fazla değil.