#sanat

Bir zamanlar sanatın, edebiyatın ve felsefenin amacı varlıkların ve hayatın anlamını açıklamak, dilsiz olan her şeyin sesi olmak, doğaya acılarını anlatması için bir dil vermekti; başka bir deyişle, gerçekliği asıl adıyla çağırmaktı. Bugün doğanın dili koparılmıştır. Bir zamanlar, her sözün, çığlığın ya da jestin içsel bir anlamı olduğuna inanılırdı; bugünse hepsi sıradan bir olay, bir rastlantı olarak görülmektedir.

Tabiatta gözlenebilen her şeyde mutlaka akıllara hayret verici bir hikmet ve yaratıcısına sanatkârane bir işaret bulunmaktadır. Düşünürler bunun iç yüzünü anlamaktan ve yapısının düzenini açıklamaktan âciz kalmaktadır.Her bir düşünür sahip bulunduğu bunca hikmet ve bilgiye rağmen bunun mahiyetine akıl erdiremediğinin farkındadır. Bu ve benzeri zaruretler kâinata ait fevkalâdeliklerin mûcit ve yaratıcısının hikmetini delillendirmektedir.

Belirtmek durumundayız ki yazan olmadan yazımın, ayıran olmadan ayrışmanın vücut bulduğunu bilmemekteyiz; birleşme, hareket ve sükûn da aynı kategoriye tâbidir. Şu halde bu mekanizma tabiatın tamamı için geçerlidir. Çünkü tabiat sürekli birleştirme ve ayrıştırma eylemine tâbidir. Hatta bütünüyle tabiatın birleştirilip âhenkleştirilmesindeki sanat doruk noktasındadır. Bu sebeple tabiat, dış faktör olmaksızın ayrışamamaya ve birleşmemeye en çok lâyık olan bir varlıktır.

İnsanları ne düşündüklerini umursuyorum ancak bunlar tarafından yönetilmiyorum. İnsanların kesin şeyeler düşünmesini istiyorum ama sanat, bir emrin, açıklamanın veya cevabın parçası olmamalı, bir soru işareti olmalı. Bazı şeyler senin hissettirdiklerini oluşturmalı.

Eğer o zaman müziği keşfetmeseydim şimdiki durumum çok daha farklı olurdu ve büyük ihtimalle çok daha karanlık. Jeffrey Dahmer ve Richard Ramirez gibi seri katillerin yaşamlarını okudum ve onları anlayabiliyorum. Onların nereden geldiklerini ve ne yaşadıklarını anlıyorum ve aramızdaki fark benim bir dereceye kadar kendimi ifade edecek bir çıkış yolu bulmuş olmamdan başka bir şey değil. Onlar bunu yapamadılar. Belki de yaptığımız tek şey bir yardım ve ilgi çağrısıdır yalnızca, tek fark ise bu çağrının aldığı biçim.

Dünyadaki en büyük sanatçı ya da dansçı olmadığımın farkındayım, ama zaten bu benim ilgimi çekmiyor. Ben tahrik edici olmak ve insanların zayıf noktalarına basmakla ilgileniyorum.

Ben İtalyan kökenli Amerikalıyım. Ve bununla gurur duyuyorum. Amerikalı olmaktan gurur duyuyorum. Çünkü orası büyüdüğüm ve bana bugün olduğum şeyi başarma fırsatı veren ülke. Konuşma özgürlüğüne ve sanatsal dışa vuruma inanan ülke. Benim gösterim geleneksel bir rock gösterisi değildir fakat müziğimin tiyatral bir sunumudur. Ve tiyatro gibi sorular sorar, düşünceleri harekete geçirir ve sizi duygusal bir yolculuğa çıkarır. İyiyi ve kötüyü, karanlığı ve aydınlığı, neşeyi ve kederi, günahlardan kurtarmayı ve kurtulmayı tasvir eder. Ben bir yaşam biçimini dayatmıyor, onu tasvir ediyorum. Ve bunun kararını ve yargısını izleyiciye bırakıyorum. Benim konuşma özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden ve düşünce özgürlüğünden anladığım şey budur. Her gece sahneye çıkmadan önce yalnızca iyi bir gösteri ortaya koymak için değil aynı zamanda izleyicinin bunun bir aşk, hayat ve insanlık kutlaması olduğunu kavrayabilmesi için gösterimi açık yürekle ve anlayışla izlemesi için dua ederim.

Liste
Yükleniyor…