- Henüz kategori yok.
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
-
Parma - Milan Maçı Ne Zaman, Hangi Kanalda? İşte Serie…09.11.2025
-
Hertha Berlin'in Genç Yıldızı Kennet Eichhorn Avrupa D…09.11.2025
-
Denizli'de Planlı Elektrik Kesintileri: Birçok İlçede …09.11.2025
-
Daniel Day-Lewis'in "Anemone" Filmiyle Muhteşem Geri D…08.11.2025
-
Milan, Parma Deplasmanında Kritik Virajda: Allegri'den…08.11.2025
-
Bergen County Yargıcı, İç Zarfı Olmayan Oy Pusulaların…08.11.2025
-
Gönül Dağı Dizisinin Sevilen Oyuncu Kadrosu ve Yeni Ge…08.11.2025
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#özlem
Bilmem nasıl başlamalı?
Ne demeli,
Nasıl etmeli, Gulasor?
Dün gece yoldaydım,
Arka koltukta kırk numarada
Dimdik uyuyamadım.
Akıp giden arabanın seyrine uyan
Düşlerimi anlatmak istiyorum sana...
Geleceğin düşü ne kadar güzel,
Ve ne kadar ince...
Düşlerim, kıpırdayan, daldan dala konan
Bir serçenin canlılığını, kıvraklığını
Ve hareketlerindeki karmaşıklığı andırıyordu.
Ama bu düşler hayal değil!
Olacak ve olması gerekenin beynime yansımasıydı.
Bazen, en barbar gericiliğin, zülmun ve acının
Özgürlük türkülerini dindiremediği
Munzurun, Torosların doruklarındaydım.
Ateşler yakılı, mavzerler çatılı
İçimdeki ateşle, doğanın o dondurucu soğuğu
Birbirine karşı savaşıyor.
Nöbetteki yoldaş da
İnceden inceye bir türkü tutturmuş:
“De lori, lori, berxamın lori“
Bir iç geçiriyorum derinden,
Nedendir bilmem
302 Mercedesin artan hızına uyuyor düşlerim.
Bir baskındayım bazen,
Elimde dünya gericiliğine kan kusturan
Halkların silahı!
Kendimi yivle set arasında dönen,
Ve döne döne düşmanın ciğerlerini dağlayan
Kızıl kurşunlarda hissediyorum.
Toroslardan geçiyoruz.
İnce Memedi düşünüyorum.
Kel Abdi'yi, Memedin gün batmadan
Anafartaları aşan kanatlı atını,
Hatçe'ye olan aşkını...
Sonra,
Sonra, sen geliyorsun aklıma,
Seni düşünüyorum Gulasor!
Al yanağını,
Bal dudağını
Zülüf saçını,
O minicik yüreğini düşünüyorum.
Bildiğin tek Kürtçe cümle geliyor aklıma:
“Ez buka Kurmancanım“
İçin için gülüyorum...
Uyumuşum, çok kısa bir süre,
Şimdi buradayım...
Anandan aldım haberi, yakalamışlar seni.
İçim buruk, yüreğim çok daha katı.
Üzülmedim diyemem, üzüldüm.
Ama, yanıp yıkılmadım...
Bilmem, biliyor musun?
Düşman zindanda yenilmez diye düşünme hiç,
Hatırla İbrahim'i,
Mehmet Zeki'yi,
Orhan'ı!
Daha kurumadı Cihan'ımızın kanı
Haykır sancağımızdaki kızıl şiarı!
Açıktan olmasa bile,
İçten içe:
"Gerillalar Ölmez, Yaşasın Halk Savaşı!"
Sana diyeceğim şu ki:
Sen olmasan da, olur.
Ama,
Olmanı istiyorum Gulasor
Şu sıralar sık sık yaşlandığımı hissediyorum. Özellikle seninle görüşemez hale geldikten sonra.
Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç... Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar İkimize yetmez.
Gelmesen önemli değil, gelsen önemli olurdu!.. Gelmemen büyük yalnızlığımı doldurdu...
İnsanın söktürdüğü dişinin yeri de bazen ağrır ve ağrı hiç de diş ağrısı değildir.
Sen bana bakmaya utanmaktan daha güzelini yaptın, Sana bakmamdan utandın. İnsan güzelliğinden mahcup olunca daha mı güzel olur… Penceredeki yansımama bakmıyorum; en güzel yerim gözlerim ama onları sensiz görmek istemiyorum. Çünkü sana yazıyorum…
Bildiğimiz tek şey, yarının bugünden daha iyi olmayacağı ve nehir kıyısında, asla gelmeyecek bir gemiyi özlemle beklediğimiz.
Gökte bir ruhtu o, bir canlı güneşti. / Öyle gördüm ben; öyle değilmiş şimdi. / Yay gevşemiş, ne çıkar, yara gitmez gönülden.
Dağılır yele karşı altın saçları / Uçuşurdu binbir büklüm içinde / Bir hoş ışık vardı gözlerinde / Pırıl pırıl, sönmüş o zamandan beri.
Türklerin yaşamadığı, olmadığı, gitmediği çok az ülke kalmıştır. Bu açıdan dünyanın her yerindeki dostlarımızla buluşuyorum. Bunun ayrı bir yeri var ve orada şarkılarımızı söylediğimizde, ülke sınırları içerisindeki sahne performansından çok daha duygulu, özlem dolu bir atmosferle karşılaşıyorum. Doğal olarak bu beni çok mutlu ediyor. Yani şarkılarımızı bir mücevher, hazine olarak düşünürseniz, bunu dünyanın dört bir yanına onun özlemiyle yanıp tutuşan dostlarımıza ulaştırıyor gibi hissediyorum.
Bir gün öyle bir üfleyeceğim ki bu sigaranın dumanını pencereden, yerle bir olacak rutubetli duvar; bizim evden deniz görünecek.
Olduğundan farklı bir yerde bulunmayı özlemek, olduğundan başka biri olmayı istemek ya da aniden sıkılmak her şeyden.
Çiçekler güneşe dönüyor dönüyor Dünya durmadan dönüyor dönüyor Yalnız dönmeyen bana sensin Bekliyorum hep sen neredesin.
Ey Resul öyle debdebe ve karışıklık zuhur etti ki senden sonra; Sen olsaydın keder çoğalmazdı. Toprağın yağmuru kaybetmesi gibi biz seni kaybettik. Kavmin bozguna uğradı (karıştı) onları kontrol et ve kaybolma.
Benim hiçbir zaman, bedeninden ayrılmış yüzünün karanlık saçak altları ve kör edici ışıklı reklam tabelaları boyunca süzüldüğü bir kız arkadaşım olmamıştı.
Sayın Fethullah Gülen, siz olmadan burada eğlenemiyoruz, coşamıyoruz, kalbimiz buruk. Dönün artık. Özledik.
Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları. Hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri ve asla göremez yanı başındakileri.