#özgürlük

İnsan hakları, kadın hakları ve cins eşitliği bakımından, ezilen halkların, Kürt halkının ve DAİŞ'e karşı Şengal ve Rojava'da savaşan kadınların özgürlük mücadelesi bakımından daha fazlasını yapmam gerektiğini gösteriyor. Türkiye'de cezaevlerinde işkence gören kadınlar için, özgürlük mücadelesinde hayatını ortaya koyan kadınlar için bu yolda yürümeye devam etmemiz gerektiğini gösteriyor. Birlikte bu yolda yürüyeceğiz.

Kıbrıslı Türkler bu adada çok itildi, çok kakıldı, göçmen oldu ve birtakım ciddi sıkıntılar yaşadı. Ancak 1974'te Türkiye'mizin haklı gerekçelerle ve garantörlük hakkını kullanmasıyla yaptığı müdahaleyle Kıbrıs Türkü, bağımsızlığına, özgürlüğüne ve hür yaşamına tekrar kavuşmuştur. Şimdi artık gelinen aşamada gerçek anlamda bir devlet olmanın verdiği bütün nimetleriyle, bir Maraş açılımıyla, yapılacak olan çalışmalarla buradaki insanlarımızın refahı, kaliteli ve müreffeh bir yaşama kavuşması için elden gelen her şey yapılmaktadır.

Sokağa çıkıp yürümeye başladıǧımızda, her bir metrede bir görünmeyen duvara çarparız. Toplumun, devletin ve sistemin görünmez duvarlarıdır çarptığımız. Kafamızı çarptıǧımız her duvar bir metrede bir bize itaati, uysallığı, disiplini, korkuyu ve boyun eğmeyi hatırlatır. Fiziki olarak hapishanede olmasak bile, duvarları görünmez bir hapishanenin içindeyiz hepimiz. Yasaların, tabuların ve kuralların görünmez duvarlarının büyük hapishanesinde...

Siz sadece kendiniz ihtiyaç duyduğunuzda özgürlük diyorsunuz, ben ise her zaman ve her koşulda. Ben özgürlüğü hemen, şimdi, burada istiyorum. Siz ise onu belirsiz bir geleceğe erteliyorsunuz. Ben bugünü, şimdiyi istiyorum, siz bana belirsiz bir yarını vadediyorsunuz. Siz iktidarda olmadığınız için iktidara karşısınız, iktidarı ele aldığınız an halka karşı olacaksınız. Ben ise her durumda her türlü iktidara karşıyım. Siz iktidara değil, o iktidarın başkalarının elinde olmasına karşısınız. Kendiniz iktidarı aldığınızda, yıkmak istediğiniz sistemin bütün kurumlarını -hapishaneleri, bakanlıkları, valilikleri vs...- aynen devam ettireceksiniz. Siz iktidarı istiyorsunuz, bense özgürlüğü. Siz iktidar ve devlet olmadan özgürlük olmaz diyorsunuz, ben ise iktidar ve devlet varken özgürlük olmaz diyenlerdenim. Ben ise bütün bu kurumlarına karşıyım. Siz amalarla konuşuyorsunuz, benim sözlüğümde ise amalara yer yok. İnsana ve onun yaratıcılığına inanıyorum. Siz hep "biz" diye konuşuyorsunuz, ama arkanızdaki "biz"i sorgulamıyorsunuz. Ben ise, başkasının adına konuşma yetkisini kendimde görmüyorum. Aramızdaki fark bu.

Sistemden binbir zorlukla kurtardığımız, kalan bir avuç bireysel özgürlüğümüzü de, özgürlüğü aramak ve onun uğruna mücadele etmek için gönüllü olarak gittiğimiz grup, topluluk, kurum, sendika, partiler vs… elimizden alıyor. Böyle kurumların yaptığı ilk iş kendilerine gönüllü olarak gelen bireylerin içindeki özgürlük duygusunu ve ben’i öldürmek oluyor.
Ne yazık ki, geriye ne bireysel ne de topluluk olarak özgürlük kalıyor. Çünkü “ben”in olmadığı yerde, “biz” de olmaz. Birey, özgürlük ararken, hiyerarşik zincirin bir parçası, makinenin bir vidası olmaktan kurtulamıyor. Bu kurumlar, sanki bir at’mış gibi bireyi tımar ediyor, onun davranışlarını yeniden düzenliyor, onu kısıtlıyor. Geriye ise ne ben, ne de biz kalıyor ne yazık ki.

Liste
Yükleniyor…